TCMB geçtiğimiz hafta içerisinde politika faizini 150 baz puan indirerek yüzde 10,5 seviyesine düşürdü. Öte yandan Borsa İstanbul, içerisinde bulunduğu yükseliş trendinde kalmaya devam ediyor. A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal piyasaları ve faiz politikasının borsaya etkisini yorumluyor.
Borsa İstanbul bir süredir içinde olduğu yükseliş trendiyle birlikte düşen politika faizine karşılık yatırım alternatifleri içerisinde getiri açısından pozitif ayrışmaya devam ediyor. Öte yandan döviz kurunda da son dönemde yatay bir seyir mevcut. Küresel konjonktürde ise durum biraz farklı. Enflasyonun yükselmeye devam etmesi ve artan resesyon beklentisi piyasaları tedirgin etmeyi sürdürüyor. Piyasaların içinde olduğu böylesi dönemlerde ise özellikle küçük yatırımcıyı bilgilendirmek ve doğru yönlendirmek önem kazanıyor. Türkiye’nin önde gelen aracı kurumlarından A1 Capital’in Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal başta TCMB’nin faiz politikası olmak üzere piyasalar ilişkin görüş ve beklentilerini paylaşıyor.
Dolar/TL ve borsa faiz indirimine tepki vermedi
Biz piyasa olarak Merkez Bankası’nın 3 tane 100 baz puanlık indirim yaparak faizlerin aralık ayında tek haneye, yüzde 9’a inmesini bekliyorduk. Merkez Bankası da siz 3 indirim beklerseniz ben de 2 kez 150 baz puanlık indirim yaparım dedi. Aralık ayında da baz etkisinden dolayı enflasyon düşmeye başlayacaktır. Dolayısıyla faiz indirimi konusu kapanmış olacak. Piyasaya baktığımız zaman faiz indirimine dolar/TL’nin ve borsanın bir reaksiyon vermediğini, yalnızca tahvil faizlerinin bir reaksiyon verdiğini gördük. Çünkü faizin düşmesine karşılık regülasyonlarla bankalarda bir tahvil ihtiyacı doğuyor. Onun haricinde dış konjonktür daralıyor. İçeride de bir yavaşlama olacağı açıklanan veriler dahilin de gözleniyor ama daralma olacak mı olmayacak mı önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Yurt dışında bir talep daralması doğal olarak olacaktır ancak iç tarafta ertelenmiş talepte hizmet sektörünün güçlülüğü yavaşlamaya evet ama negatife geçmeye hayır diyor.
Beş aylık mevduat kazancını, borsada sadece içinde bulunduğumuz ay fazlasıyla elde ettik
Merkez Bankası’nın yaptığı 150 baz puanlık faiz indirimi hamlesinin normal şartlarda piyasalara olumsuz yansıması gerekirdi ama totaldeki 300 baz puanı indirimi zaten tahmin ettiğimiz için pek bir etki olmadı. Şu anda hedefin tek haneli bir politika faizi olduğunu görüyoruz. Bu da elinde TL enstrüman bulunduran yatırımcıları borsaya davet ediyor. Çünkü politika faizi yüzde 10,5’e düştüğünden dolayı mevduat faizleri de 11,5 civarında oluyor. Parasını Kur Korumalı Mevduat’a bağlayanlar ise bu faizin üzerine kur artışı alıyor. Ancak temmuz ayında bu enstrümanı tercih edenler döviz kuru yükselmediği için bu ay sonunda yalnızca faizi alacak gibi görünüyor. Böyle bir konjonktürde de geriye seçenek olarak hisse senetleri kalıyor. Çünkü borsa enflasyonla rahat bir şekilde rekabet edilebiliyor. Ay başından beri BIST 100’deki yükseliş yüzde 25,5 civarında gerçekleşti. Bu yükselişi araştırma birimlerinin önerdiği en defansif hisselerde değerlendirdiğiniz takdirde bile yüzde 5 civarında bir getiri görebiliyorsunuz. Yani Ekim ayında, en defansif segmentte bile olsanız 5 aylık mevduat getirisini borsada bir ayda elde edebilirdiniz. Tabi her zaman böyle bir süreç olacak diye bir garanti yok ama yüksek enflasyon düşük faiz dönemlerinde getiri olarak borsanın da alternatifi yok.
Yeni ekonomik model kapsamında uygulanan politikalar sermaye piyasaları özelinde işe yaramış gibi duruyor. Ama sanayi kesimine etkisini sektör temsilcileri daha net açıklar. Bu faizlerde krediye ulaşabiliyorlarsa kimsenin konuşacağı bir şey yok zaten. Yüzde 10,5-11,5 oranında faizlerle kredi çekip yatırım yapabiliyorsanız bu çok iyi. Bu fırsat kolay kolay tekrar gelmez. Çünkü hem içeride enflasyon yüzde 80’i aşmış hem de küreselde enflasyon artışı devam ediyor. Üstüne üstlük yurtdışında bir de resesyon beklentisi var. Bu şartlarda yüzde 10,5 ile finansman bulabilmek bulunmaz bir nimet gibi.
Bankacılığa fazla odaklanmaya gerek yok
Bankacılık sektörünün düzenli olarak her ay verileri geliyor. Oradan kar marjlarındaki toparlanmayı da görüyoruz. SWAP maliyetlerinin düşmesinin yarattığı olumlu etkiyi görüyoruz. Kredi mevduat makasının açıldığını görüyoruz. Merkez Bankası faizi indiriyor, sen de mevduat faizlerini indiriyorsun ama verdiğin kredi de aynı oranda indirim yapılmıyor. Bunların hepsinin bilançolara olumlu etkisi var. Yılın üçüncü çeyrek mali tablolarında yıllık bazda yine yüzde 300 ile 540 arasında bir kar artışı olacak gibi duruyor. Dolayısıyla orada pozisyonlanma yapılması normal mi? Bence son derece normal. Ancak bundan sonraki süreçte eğer bankalar beklentilerini revize ederlerse değerlendirmeyi yeniden yaparız. Bankacılık sektörü karlılığına fazla odaklanmaya gerek yok. Bu dönemle birlikte sanayi sektörüne yönelim benim için son derece önemli. Yatırımcılar, bankacılık sektörü yerine havacılık, otomotiv ve enerji gibi sektörlere odaklanabilir.
Geçen haftaya baktığımızda yan kağıtlara da ciddi miktarda para girişi oldu ve genel itibariyle yüzde 7 ve üzerinde fiyat artışları gördük. Dolayısıyla bize sanayi ağırlıklı bir dağılım yapılarak hikayeyi kurgulamak, sadece bankacılık sektörüne odaklanmaktan daha güvenli geliyor. Borsada yukarı yönlü trendin devamını bekliyoruz. Ancak genel anlam itibarıyla yatırımcılar borsada yükseliş için önce bankacılık sektörü der. Kasım ayı ile birlikte bankacılık benzer performans gösterip, yükselişe geçmiş dönemdeki gibi destek olacak mı? Bence pek olmayacak. Bundan sonraki hikaye ağırlıklı olarak sanayi sektöründe olacak.