2023-2024 Adli yılı 1 Eylül Cuma günü itibari ile resmî olarak başladı.
Bursa Barosu Başkanılığı’nın Yeni Adli Yıl mesajı:
Değerli meslektaşlarımız, sevgili yurttaşlarımız;
Yeni adli yılın başlangıcını ve Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bu yılda ülkemizin ve mesleğimizin içinde bulunduğu durumları tekrar gözden geçirmek gerekirse;
Değişikliğine karşı çıktığımız 2017 Anayasa değişikliğiyle;
Devletin tüm kuvvetlerinin örtülü olarak yürütmede birleştiği, TBMM’nin yürütmeyi denetleme fonksiyonunu artık yapamadığı, hatta tamamen yürütmenin etkisine girdiği, yasama fonksiyonunun şekli bir hal aldığı, Sosyal medyanın linç, ihbar ve jurnal alanına dönüştüğü baskı ve yönlendirmelerle yargının ceza ve usul yasalarını alt üst eden kararlar verdiği, Demokrasinin vazgeçilmezi siyasal özgürlüğe, hukuka ve demokrasiye aykırı müdahalelerin olduğu, Cumhuriyetin temeli olan laiklik ilkesinden uzaklaşıldığı, naslara, dogmalara göre yönetimsel kararları alındığı bunun sonucu olarak da çok ağır bir ekonomik bir krize girildiği, Tarikat, cemaat gibi modern ve demokratik anayasal hukuk devleti karşıtı yapıların bir kanser gibi yayılmaya başladığı, bu gruplarında etkisiyle düşünce ve ifade özgürlüğüne, toplantı ve gösteri haklarına, yaşam şekline yönelik kısıtlamalar ve hukuka aykırı müdahalelerle ülkemizin daha baskıcı ve daha totaliter bir rejimin kıskacına alınmaya çalışıldığı, Kadın haklarını geriletmek isteyen çağdışı anlayışlara, tarikatlara, prim verildiği, kadını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı verildiği bunun akabinde 6284 sayılı yasanın tartışmaya açıldığı, Çevre ve doğa katliamlarının artarak devam ettiği, Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri her geçen gün arttığı, Cumhuriyet kazanımlarının, anayasamızdaki laik demokratik hukuk devletinin temelleri aşındırılarak kullanılmaz hale getirilmek istendiği, Demokrasinin temeli olan; demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, meslek örgütlerinin bilimin, aklın ve adaletin sesi olarak bulundukları beyanlar ve itirazlar sebebiyle yürütme tarafından kriminalize edildiği ve düşmanlaştırıldığı, Hukuk güvenliğinin kalmadığı, AİHM kararlarının tanınmadığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının tartışılmaya açıldığı, hatta mahkemenin kapatılmasının dahi dillendirildiği Tüm bunları üreten mevcut anayasal sistemin hukuki, sosyal ve ekonomik krize yol açtığı ve tüm bunların da mesleğimize yansıyan maddi, manevi çok ağır sonuçları olduğu görülmektedir. Maalesef ki tüm çaba ve itirazlarımıza rağmen ülkemizde artık hukuk devleti ilkeleri yerle bir olmuştur. Hukukun üstünlüğü endeksinde 140 ülke arasında 116. sırada olmamız da zaten bunun kanıtıdır.
Tüm bunların sonucunda hukukun en önemli fonksiyonu olan devletin temeli ve birlikte yaşama güvencemiz olan adalet fonksiyonun işlevini yerine getiremediği, birlikte yaşama güvencemiz olan ADALETİN ağır yara aldığı ve adalete güvenin Cumhuriyet tarihinin en alt seviyesine indiği görülmekte. Adalet dediğimiz şey toplumun bir arada yaşamasına imkan sağlayan en kıymetli kavramdır. Adaletin olduğu yerde huzur, refah, sevgi, saygı, kalkınma, sükunet ve mutluluk vardır. O yoksa bunların hiçbiri kalıcı olarak sağlanamaz o toplumda.
Değerli meslektaşlarımız, sevgili yurttaşlarımız;
Ülkemizde hak ve özgürlüklerin teminatı olan avukatların örgütlü gücünü temsil eden bizler, başlangıcında olduğumuz 2023-2024 Adli Yılı’nı bu sene de kaygıyla karşılıyoruz. Yeni bir adli yılı umutla ve heyecanla değil kaygıyla karşılamamızın sebebi, sadece avukatlara ait meslek sorun gibi görünen ancak artık ulusal çapta bir hak arama özgürlüğünün ve adalete erişimin de içinde bulunduğu adalet krizidir. Mesleğimizi evrensel insan hakları temelinde ve meslek onuruna yaraşır şekilde icra etmemiz için hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve adil yargılanma hakkı ideallerinin hayata geçirilebilmesi ile savunma hakkına ve avukatlık mesleğine saygı gösterilmesi gerektiği gerçeğinin altını bir kez daha çizme zorunluluğu doğmaktadır
İçinde bulunduğumuz yargı sisteminde, avukatların mesleki tecrübeleri artık yasalardan ve hukuka yaraşır uygulamalardan değil; ulusal çapta gittikçe büyüyen bir şiddet sarmalından, kontrolsüzce açılan hukuk fakülteleri sebebiyle maruz kaldığımız ekonomik sömürü halinden ve adaletin geç ya da hiç tecelli etmediği bir yargı sisteminden gelmektedir. Anılan sorunların ortadan kalkması, ulusal çapta bir adalet arayışının olmazsa olmaz ön koşuludur ve bu da avukatların ve avukatlık mesleğinin güçlendirilmesiyle mümkündür.
2023 yılı sonu itibariyle, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve buna istinaden hazırlanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın uygulama takviminin artık sonuna gelmiş bulunuyoruz. İnsan Hakları Eylem Planı’nda “Savunmanın Güçlendirilmesi ve Avukatlık Hizmetlerinde Kalitenin Artırılması” başlığı altında yer alan faaliyet hedeflerine ulaşılamadığını üzülerek tespit ediliyoruz. Özellikle “Yargıda sosyal devletin bir gereği olarak maddi durumu yetersiz olan kişilere verilen adli yardım hizmetleri için avukatlardan alınan vergi oranı yeniden düzenlenecektir” , “Zorunlu müdafi ücretleri artırılacak ve bu ücretlerin gecikmeksizin ödenmesi için evrakların dijital ortamda tamamlanması sağlanacaktır” vb. şeklinde dile getirilen hedeflere ilişkin taahhütlerin 2023 yılı kapanmadan yerine getirilmesini avukatların kendileri adına asaleten, savunması üstlendikleri yurttaşlar adına vekaleten talep etmek en doğal hakkımızdır.
Avukatlık hizmetlerinde kalitenin artırılması hedefine ulaşılabilmesi için ilk atılması gereken adım; hukuk fakültelerine girişte uygulanan yükseköğretim başarı sıralamasının ivedilikle 100 bine, ardından kademeli olarak 75 bine ve 50 bine yükseltilmesidir. Hukuk fakültelerine akreditasyon uygulaması getirilmeli, akredite olamayan fakültelere önce süre verilmeli, süresi içerisinde şartları sağlayamayan fakülteler kapatılmalıdır. Staj eğitimin içeriğini boşaltan yasal düzenlemelerden vazgeçilmelidir.
Yeni adli yılda stajyer avukatların statülerinin, kamu avukatlarının özlük haklarının engelli avukatların en temel haklarının güvenceye kavuşturulduğu; bağımsız avukatlık faaliyetinin önündeki kurumsal ve yapısal engellerin kaldırıldığı, bağlı çalışan meslektaşlarımızın haklarının güvence altına alındığı, meslek alanının genişletildiği; avukata yönelik ekonomik ve fiziki şiddeti engelleyecek mali ve idari önlemlerin alındığı, gerekli düzenlemelerin yapıldığı bir yargı düzenine kavuşmak istiyoruz.
Değerli meslektaşlarım, sevgili yurttaşlarımız Tüm hukuksuzluklara karşı mücadele etmek ve haklarımız için örgütlü olmak zorunluluktur. Bireysel bir çaba ile hiçbir şeyi nihayetlendiremez, toplumsal bir değer yaratılamaz. Bunu bilen iktidar sahipleri kendi değerlerini topluma dayatmak için tüm örgütlü yapıları tasfiyeye ve etkisizleştirmeye girişmiştir.
Meslek örgütümüz olan Barolar da önce bölünmeye çalışılmış ancak güçlü dirençle karşılaşılınca, bu seferde Baroları ekonomik olarak zorda bırakıp, adalet ve hukukun üstünlüğü gibi değerleri savunan Baroların bu değerleri yeterince savunamaması amaçlanmıştır.
0/5 yaş kıdemindeki avukatlardan aidat alınmaması yasasının altında tam da bu yatmaktadır. Genç avukatların maddi hiçbir sorununu çözmeyen onlara yeni iş alanları ve refah yaratamayanlar onları açlıkla baş başa bırakıp, Baro ile genç avukatın bağlarını iyice koparıp, onları örgütsüzleştirmeye ve yalnızlaştırarak tamamen kendine biat edecek bir hale dönüştürmeye, genç avukatları güvensiz ve etkisiz kılmaya çabalamaktadır.
Değerli meslektaşlarımız, sevgili yurttaşlarımız;
Çiçero “savaşta yasalar susar” diyor. Sanırım tüm bunların temelinde bu yatıyor. Çünkü laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ile savaş edenler var. Ve bu savaşta yasalar bile bazen susuyor, susturuluyor.
Ve bizler bu suskunluk içinde sadece mesleğimizi, özgürlüklerimizi değil sağlıktan eğitime, barınmadan, yaşamın en temel haklarını kadar olan haklarımızı da birer birer kaybediyoruz.
Buna bir turnusol kağıdı isterseniz Baroda son 20 yıldan önce avukat olanların %90’ının devlet üniversitelerinden gelenlerin oluşturduğunu şimdi ise neredeyse bu durumun tam tersi olduğunu yani parası olmayanın artık okuyamaması ile avukat ile hakim savcı arasındaki maddi ve sosyal hak uçurumunun yıllar içinde avukat aleyhine nasıl gerilediğini de hatırlatmak yeterlidir sanırım.
Değerli meslektaşlarımız, sevgili yurttaşlarımız;
Avukatlar, hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının ve hukuk devletinin en temel güvencesidir. Her fırsatta dillendirdiğimiz üzere bağımsız savunma, halkın savunma hakkının ve adil yargılanma hakkının güvencesidir.
Avukatların tam bir özgürlük ve bağımsızlık ve geçinme kaygısı olmadan mesleğini icra edemediği, yargılama faaliyetine katılamadığı bir ortamda bağımsız ve tarafsız yargıdan, adil bir yargılamadan ve adil bir devlet düzeninden söz edilemez.
Ancak herkes bilmelidir ki tüm bunlara rağmen; “Hukukçu-avukat” adaletsizliğe, hukuksuzluğa tüm gücüyle itiraz eden kişidir. Onun karakteri uzlaşı üzerine kurulamaz. Çünkü “haksızlıkla uzlaşı ” adaletsizliğe kısmen de olsa boyun eğmektir Çünkü avukat adaletsizliğe, hukuksuzluğa direnmezse eninde sonunda bu hukuksuzluğun kapısına dayanacağını bilen mesleki varoluşunun anlamını ve mesleki sürdürülebilirliğini ancak hukukun üstün olduğu yerde gerçekleşeceğini bilen insandır.
Değerli meslektaşlarım, sevgili yurttaşlarımız; Tüm bu olumsuz koşullara rağmen bizler hak ve hukukun üstünlüğü mücadelesine devam edeceğiz. Çünkü bu mücadele sahip olduğumuz hem insani hem mesleki hem de tarih bilincinin bir sonucudur.
Biz hak mücadelesi verenler olarak tarihi izlemiyor bu bilincin sonucu olarak bizzat tarihin hukukun üstün olduğu mecrada akması için çalışıyoruz.
Değerli meslektaşlarımız, sevgili yurttaşlarımız;
Vatandaşların kendilerini hukuki güvenlik içerisinde hissettikleri ülkeleri, diğerlerinden ayıran en temel etmen, bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığıdır. Adalet mülkün temeli; adaletin teminatı bağımsız ve tarafsız yargı, adil yargılanma hakkının teminatı ise savunma hakkı ve bağımsız avukatlık faaliyetidir. Yargı bağımsızlığının sorgulandığı, adaletin ya geç tecelli ettiği veya hiç tecelli etmediği bir adli sistemin mülkün temeli olması mümkün olmadığı gibi, savunma hakkına ve avukatlık mesleğine saygı gösterilmeyen bir yargı sisteminden adil yargılanma beklenmesi de mümkün değildir.
Hukukun üstünlüğünün tesis edildiği, başta adil yargılanma hakkı olmak üzere hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı bir hukuk düzeni için savunma hakkına ve avukatlık mesleğine saygının gereklerinin yerine getirildiği bir adli yıl diliyor,
Bursa Barosu olarak haksızlığa boyun eğmeden, susmadan, cübbelerimizi kimsenin önünde iliklemeden, umutla, inançla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘ün dediği gibi “hak kuvvetten üstündür “demeye devam ederek, demokratik laik sosyal hukuk devletimiz ve haklarımız için mücadelemize devam edeceğimizi tekrar ilan ediyor, yeni adli yılın ülkemize huzur, adalet, refah ve toplumsal barışı getirmesini diliyorum.
Bursa Barosu Başkanlığı