Mardin’de Süryani telkari ustası yaklaşık 67 yıldır telkariye can veriyor. Süphi Yerlihindi, en son UNESCO’ nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunma sözleşmesi kapsamında “Yaşayan İnsan Hazinesi “ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı.
Büyük usta Süphi Yerlihindi, tüm hayatını donattığı sanatını, çocuklarına “Aç kalırsanız da susuz kalırsanız ölsem de bu sanatımı yaşatın…” diyerek onlara en büyük miras olan telkâri sanatını bıraktığını söylüyor. Süphi amca 3 bin yıllık geçmişi bulunan telkârinin yaşatılması için Mardin’de ve Avrupa’da amansız mücadelenin içine girdiğini anlatıyor. 1974 yılında çok sevdiği Kadim şehri olan Mardin’i terk edip İsviçre’ye yerleşir. 23 yıl burada sanatını devam ettirir. Ancak içindeki Mardin hasretini bir türlü dinmiyor. Ve 1997 yılında tekrar eşi ile birlikte Mardin’e döner ve kaldığı yerden tekrar telkârinin yaşatılması için mücadele ettiğini ifade ediyor.
Uğruna hayatını adanan meslek : Telkari
Uğruna bütün varını ortaya dökerek ve her türlü zorluk karşısında büyük bir direniş örneği sunarak tel tel işlediği telkârilerine bakarken sanata duyulan bu aşkı hayranlıkla anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor.
Dile kolay 68 yıl boyunca el emeği göz nuru ile işlediği telkari sanatına harcadığı bir ömür aklına geliyor. Bu dünyaya gelsem yine aynı sanatı yapmaya devam edeceğini söylüyor. Haklı olarak dert yanıyor ve içinin acıdığını bize anlatıyor. Bu mesleğin yaşatılması için kimsenin adım atmadığını ifade ediyor.
Ne gelen var ne de selam veren
Yıllardır Mardin’de telkâri sanatını yaşatmak için varını yoğunu ortaya koyan Telkari ustası Süphi Yerlihindi, insanların vefasızlığından yakınıyor. Eskiden bir vefa vardı. Dostlarınız ,komşularınız ,arkadaşlarınız size uğrar hal hatır sorardı. Maalesef günümüzde vefa da kalmadı. Dostluklarda kalmadı. Artık kimse kimseyi soramaz hale geldi. Hele bu pandemi süresince de ne gelen var nede selam veren var,?diye sitem ederek konuşmaya başlıyor.
“Mardin telkarisi” denilince akla ilk gelen büyük usta Suphi Yerlihindi Beyefendi’ye, zaman ayırıp Mardin Haber Gazetesi’nin sorularını cevapladığı için kendisine teşekkür ediyoruz.
-Telkâri ustası olarak bu sanata nasıl başladınız?
Telkari sanatına 6 yaşında abimin yanında başlayarak öğrendim. Daha ilkokula başlamamıştım. O tarihten şimdiye kadar aralıksız 68 yıldır bu sanatı sürdürüyorum. O tarihlerde mum ışığı veya bulduğumuz gaz lambası ışığında bile telkâri çalıştım. İlk önce altın üzerinde çalışarak öğrenmeye başladım. 12 yaşında bu mesleği öğrenerek telkâri ustası oldum. Benim ustam abimdir. Ondan çok şeyler öğrendim. Hayatım boyunca tek gayem telkâri sanatını dünyaya tanıtmaktı. Kısmen de olsa bunu başardığımı sanıyorum.
İlk başta hangi sanatla başladınız?
İlk başlarda altın üzerinde sanatımı sürdürdüm. 30 yıl boyunca altın işledim. Daha sonra gümüş üzerine çalıştım. 45 yıldır telkâri sanatı üzerinde çalışmalar yaptım. Bir çok tasarıma imza attım.
Kaç yılında başladınız?
1952 yılında bu mesleğe başladım. 68 seneyi geçti bu meslekteyim. 20 yıldır da Halk Eğitim Merkezi’nde usta öğretici olarak çalıştım. Şu an 74 yaşındayım hala ilk gün gibi bu meslek aşkım devam ediyor. Ömrümün son nefesine kadar devam ettireceğim. 3 bin yıldır bu sanat vardır. Bundan sonra da devam edeceğine inanıyorum.
Eşiniz de bir telkâri sanatçısı eşiniz bu mesleğe nasıl başladı
Eşim ile evlendikten sonra gerek atölyede gerekse evde bu sanatı ona öğretmeye başladım. Eşim kısa sürede telkâri sanatını öğrendi. Avrupa’a gidince orada bu sanatı eşimle birlikte yaptım. Mardin’e dönünce de açtığım atölyede eşim bana çok yardımcı oldu. Hem usta hem çırak gibi birlikte çalıştım. Ona çok çok minnettarım. Bana çok yardımcı oldu. Hala da bana gelip yardımcı oluyor. Eşimde telkârinin yaşatılması için çok çaba sarf etti. Kendisine teşekkür ediyorum.
Şimdiye kadar kaç usta yetiştirdiniz?
Bu konuda sayı olarak hatırlamıyorum. Ama 100 üzerinde usta yetştirdim. Bunların içinde kızlarda var. Yetiştirdiğim kızlar şu an usta oldu. Onlarda yeni ustalar yetiştirmeye başladı. Yetişen ustalar Mardin ve ilçelerinde kendilerine atölyeler açıp telkâri sanatını sürdürüyor. Allah yollarını açık tutusun. Onlarla gurur duyuyorum.
Telkari sanatı sizin için neyi ifade ediyor ?
Şimdi Telkâri sanatı, ressamla sanat arası bir şey. Ressam yaptığı resmi satamaz ama biz satarız. Bu noktada şunu belirtmeliyim, sanat başka ticaret başka. Her zaman arkadaşlara da söylüyorum halde domates satan, marul satan yahut karpuz satan benden daha fazla para kazanır. Ama bu kültür, bu sanat başka bir şeye benzemez. Biz sanatı kıt kanaat de olsa yaşatmaya çalışıyoruz. Bakın Arapça’da bir söz var: “Sanat aslanın! Kahvaltıyı vermezse öğle yemeği verir. Öğle yemeği vermezse akşam yemeği verir.” Yani üç öğün yok ama iki öğünle idare et. Bu sanat parmağınızdaki değerli alyans gibidir. Size ekmek yedirir. Başkasına da ekmek yedirirsiziniz.
Mardin’de sanatınızın yaygınlaşması ve yaşatılması için yaptığınız çalışmalarınızı anlatır mısınız?
1974’te Mardin’den Avrupa’ya gittim. 23 yıl Avrupa’da kaldım. Mardin’e olan hasretim beni buralara getirdi. Doğduğum topraklar buralar benim vatanımdır. 1997’ de geldim. Sebebi Telkâri’ yi Avrupa’ya tanıtıp satmak. Bu vesile ile Mardin ‘in kültürünü tanıtmak sanatıyla. Dikkat edin sabit bir taş işçiliği var ve bunu siz alıp götüremezsiniz uzaklara. Ben, kendimi sanatımı yaşatmaya adadığım için gittim. Eskiden internet mi vardı? Şimdi açın türlü siteleri Mardin’e dair birçok bilgiye eksiksiz ulaşabiliyorsunuz. Ama şöyle de bir gerçek var: Telkâriyi, dünyaya herhangi bir kuruluş benden fazla tanıtamadı. Dünyanın bir çok ülkesinden gelen televizyoncular belgeselciler gelip benimle röportajlar yapıyor. Mardin’i anlatıyorum. Telkâriyi anlatıyorum. Mardin turizmine katkı sağlıyorum. İnsanlar Mardin kültürünü araştırmaya geliyor. Bir çok kişi Bana sanatımı Avrupa’da yapmaya dair çeşitli teklifler sunuyor. Ben kabul etmedim. Benim için öncelik Mardin gelir, sanatım gelir. İsteseydim Avrupa da çok para kazanırdım. Ama benim için para öncelikli değil telkâri sanatının yaşamasıdır.
Kızlara telkâriyi öğretmek için çok çaba sarf ettiniz bunun emeğini aldınız mı?
Mardin’e döndükten sonra ilk projem kızlara telkâri sanatını öğretmekti. İlk projem sakatlar ve elleri telkâriye çok yatkın olan kızlarımızdı. Öncelikle neden sakatlar? Burada sakat çocuk çok fazla var. Sakatlar Derneği, AB’den fon alıp atölye açtılar ama ciddi çalışmalar yapmadılar. AB, herhangi bir denetimde de bulunmadı. Öncelikle 25 kız öğrenci yetiştirdim. Özellikle bir tanesiyle 8 yıl çalıştık. Öyle hevesle çalışıyordu ki anlatamam. Şimdi O’da usta oldu ve öğrenci yetiştiriyor.
Türkiye’de telkârinin gelişmesindeki tek engel ekonomik sebepler mi, devlet desteği hiç almadınız mı?
Bakın, bu konuda çok detaya girmek istemiyorum. Devlet bu işe el attı ve her türlü ekonomik desteği verdi vermesine de duman oldu gitti.
Festivaller aracılığı ile ciddi bir tanıtım yaptınız mı?
Festivaller bu tür sanat için iyi bir tanıtım alanıdır. Mardin telkârisini tanıtmak için festivaller çok önemlidir. Bu da devlete büyük iş düşer . Bu gibi etkinliklerde devlet bana diyecek ki: “Sana masrafların bedelini veriyorum. Git uygulamalı olarak tanıt. Al, hazırla ürünlerini, bastır tanıtım broşürlerini, kataloglarını ve dünyadaki bütün ticari ateşelerine dağıt. Dese bu sanatı bütün dünyaya tanıtırım. ”
Telkâride istihdam oranı ne kadar olabilir?
Mardin telkârisi dünya çapında bir sanattır. İstek ve çaba olursa bu işten, sadece Mardin’de 300-400 kişi ekmek yer. Atölyeler oluşturulur. Gençler eğitilir. Bu meslek onlara öğretilir. Yeter ki imkan ve mekan olsun. Mesela Beypazarı Belediye Başkanı’nın bu konuda müthiş çalışmaları oldu. Şu an Beypazarı’nda müthiş bir istihdam alanı oluşmuş durumda. Başkan, bu işi başarmış biridir.
Çin malları yerli üretimi ciddi boyutta etkiliyor. Telkâriye zarar veriyor mu?
Çin malları ve fabrikasyon Telkâriye zarar veriyor. İçimiz acıyor. Yıllarca emek sarf ediyorsun. Usta yetiştiriyorsun. Bir bakıyorsun Çin’den gelen mallar Mardin telkârisi diye Orjinal telkâri diye satıyorlar. Bakın bu sanattır. Öncelikle sanata, sanatçıya yazık! Telkârinin yaygınlaşmasının önündeki büyük bir engeldir. Ciddi denetimler ve caydırıcı cezalar uygulanmalı. Devlet istese yapamaz mı? Pekala yapar. Benim içim yanıyor. Kaç bin kişi çalışıp ekmek yiyebilir. Bu sanattan.
Mardin’e aşık biri olarak, şehri anlatırmısınız.?
Mardin hoşgörünün kentidir. 7 dil 7 din ve 7 farklı kültürlerin bir arada yaşadığı medeniyetler kentidir. Burada yaşamak herkese nasip olmaz. Asırlardır farklı etnikler ve kültürler bir arada yaşamıştır. Bayramlarda birbirimizin bayramını kutlar, taziyelerde bir birimizin taziyesine gideriz. Aynı sofrayı paylaşırız. Acılarımızı beraber paylaşırız. Mardin öyle bir kadim şehirdir. Ancak içinde yaşayan anlar. Mardin kültürü dünyaya örnek olacak bir yapıya sahiptir. Dünyanın Mardin’i örnek alması gerekir.