DOLAR
34,3494
EURO
37,4469
ALTIN
3.023,82
BIST
8.655,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Açık
15°C
Bursa
15°C
Açık
Çarşamba Açık
17°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
18°C
Cuma Az Bulutlu
16°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C

ORTADA SANSÜRLENECEKBASIN MI KALDI?

ORTADA SANSÜRLENECEKBASIN MI KALDI?
A+
A-

ASGD Genel Başkanı İbrahim Erdoğan ve ÇGD Bursa Şubesi Başkanı Yüksel Baysal yaptıkları ortak açıklamada, “Bu gidişle ortada sansürlenecek basın kalmayacak” dediler. Açıklamada Bursa Atatürk Heykeli’nde yapılmak istenen basın açıklamasının engellenmesi de kınandı!

Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı İbrahim Erdoğan ile Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şube Başkanı Yüksel Baysal, 24 Temmuz Basında Sansürün Kaldırılışının 115. Yılı nedeniyle yaptıkları açıklamada, “Büyük tiraj kaybına uğrayan, gelir olanakları kısıtlanan ve çalışan sayısının da neredeyse dibe vurduğu basılı gazeteler adeta kaderleriyle baş başa bırakıldı. İnternet ya da dijital medya olarak adlandırılan haber sitelerinde ise basın emekçileri güç koşullar altında gazetecilik mesleğini her şeye rağmen icra etmeye büyük çaba gösteriyorlar” şeklinde ifadelere yer verdiler.
Bütün bu olumsuzlukların en büyük nedeninin, ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğünün, evrensel standartların gerisinde kalmış olmasından, bu durumun da bağımsız gazeteciliği her geçen gün ortadan kaldırmasından kaynaklandığının vurgulandığı AGSYD ve ÇGD açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

“24 Temmuz 1908 Tarihi, aslında Türk Basını için bir dönüm noktası olmuştur.
Söz konusu tarihte; gazeteler üzerinde doğrudan hükümet eliyle uygulanan sansür, gazete sahiplerinin ve çalışanlarının direnişi ile kaldırıldı.
O dönemde sınırlı da olsa kısmi bir özgürlüğe kavuşan gazeteler, yasadaki, “Matbuat kanun dairesinde serbesttlr” hükmüyle de dönemin şartlarına göre biraz olsun rahatlatıldı.
Ne var ki; o tarihten bu yana 115 yıl geçti ancak bugün çok daha düşündürücü bir noktadayız.
Büyük tiraj kaybına uğrayan, gelir olanakları kısıtlanan ve çalışan sayısının da neredeyse dibe vurduğu basılı gazeteler adeta kaderleriyle baş başa bırakıldı. İnternet ya da dijital medya olarak adlandırılan haber sitelerinde ise basın emekçileri güç koşullar altında gazetecilik mesleğini her şeye rağmen icra etmeye büyük çaba gösteriyorlar.
Bütün bu olumsuzlukların en büyük nedeni; ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğünün, evrensel standartların çok ama çok gerisinde kalmış olmasıdır.
İşte daha bugün Bursa Atatürk Heykeli önünde yapılmak istenen Lozan Antlaşması’nın 100.Yılı ile ilgili basın açıklaması Bursa Valisi Yakup Canpolat’ın talimatıyla engellendi. Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi ile 29 Ekim Kadınları Derneği tarafından yapılmak istenen açıklamanın zor kullanılarak yaptırılmamasını şiddetle kınıyoruz.
Bursa Valisi, kendisinin de o koltukta oturmasının teminatı olan Lozan Antlaşmasıyla ilgili barışçıl bir açıklamadan neden korktuğunu kamuoyuna derhal açıklamalıdır.
Anayasa’nın 26. ve 34. Maddelerinin tanıdığı düşünceleri ifade hakkının yerine getirilmesini, kentin mülki amiri sıfatıyla hangi hakla engellediğini izah etmelidir.
Kesin olan şu ki; bugün Bursa’da canlı bir örneğini daha yaşadığımız işte bu türden olumsuz ortamlar da bağımsız gazeteciliği her geçen gün daha fazla ortadan kaldırıyor.
Böyle giderse ve herhangi bir önlem alınmazsa, çok yakın bir gelecekte, hiç abartısız ortada sansürlenecek bir basın dahi kalmayacak.
Sözlü, görüntülü, internet ve sosyal medyayı kapsayan dijital medyada engellemeye yönelik yaşanan sorunlar da sansürün yanı sıra gazeteciliğin layıkıyla yapılabilmesinin önüne geçiyor.
Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün uluslararası kriterlerin gerisinde kalması, ülkemizin dünyadaki saygınlığını da yerle bir etttiği ortadadır.
O nedenledir ki, 24 Temmuz günleri bu ülkede hiç bir zaman bayram olarak kutlanamıyor.
Demokrasilerde halkın haber alma hakkının en önemli güvencesi olarak kabul edilen basın özgürlüğünün ülkemizde yeniden tesis edildiği gün gazeteciler için gerçek bayram olacaktır.
Bu görev de başta devlet ve hükümet yetkilileri olmak üzere toplumun bütün kesimlerinin sorumluluğundadır.”