Bursa Adalet Sarayı bahçesinde Atatürk Anıtı önündeki etkinlik, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan Şen, Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı Ali Rıza Bir ve Baro Başkanı Gürkan Altun’un, Atatürk Anıtı’na çelenk bırakmasıyla tören sona erdi.
Törene, Bursa Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri Salih Şengöz, Hasan Yalçın, Mehmet Ayaz ve Hakan Demirci ile avukatlar katıldı.
GÜRKAN ALTUN’DAN YENİ ADLİ YIL MESAJI
Adli yıl açılış töreni geleneği bu yıl da bozulmadı ancak covid-19 pandemisi nedeniyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açılış programına hem katılım kısıtlı tutuldu hem de konuşmalar yapılmadı. Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun ise avukatlık mesleği ve yargının sorunlarını bir mesajla dile getirdi.
Altun’un 2020-2021 Adli Yıl mesajı şöyle:
“2020-2021 adli yılını; dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan COVID-19 küresel salgını koşulları bahane edilerek, tamamen antidemokratik yollarla gündeme getirilen, 80 baronun tamamının itirazına ve demokratik yöntemlerle karşı duruşuna rağmen, çoklu/paralel baroların önünü açan, bağımsız savunmaya darbe niteliğindeki Avukatlık Kanunu değişikliğinin yasalaştığı bir süreçte karşılıyoruz.
MESLEKTAŞLARIMIZ ZOR DURUMDA
Meslektaşlarımız, salgının etkileri nedeniyle uzun süredir ekonomik sorunlarla boğuşurken, mesleki güvenceleri her geçen gün erozyona uğratıldı, meslek alanları daraltıldı. Avukatlara yönelik baskı, tehdit ve fiili saldırılar hiç olmadığı kadar arttı. Böyle bir süreçte, yıllardır mesleğimizi ifa ederken yaşadığımız yakıcı sorunlara hiçbir çözüm getirmeyen, baroların ve avukatların hiçbir talebinin karşılanmadığı Avukatlık Kanunu değişikliği teklifi maalesef yasalaşmıştır.
Adalet bekleyen yurttaşlarımızı doğrudan ilgilendiren pandemi nedeniyle yargıda sürelerin durdurulması, adalet terazisine zarar vermemelidir. ‘Gecikmiş adaletin, adalet olmayacağı’ gerçeğiyle birlikte, yargıda zaten yaşanan gecikmelerin, pandemi sebebiyle daha da geciktirilerek toplumun maruz kalabileceği hak kayıplarının önüne geçilmesi çok önemlidir. Bu çerçevede, yurttaşın adalet kavramına ve yargıya karşı zayıflayan güveni yeniden tesis edilmeli, her kademede liyakat esaslı oluşum bir an önce hayata geçirilmelidir.
BAROLARIN ANAYASAL GÖREVİ VAR
Anayasamızda açıkça yazılı olduğu üzere; Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Bağımsız ve tarafsız yargı, hukuk devleti ve demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde ‘yargının kurucu unsuru olan avukat, bağımsız savunmayı temsil eder’ denilmiştir. 76 ve 95. maddelerde yer alan ‘Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ görevi barolara meslek örgütü olmasının yanı sıra, çağdaş demokratik bir hukuk devletinin tüm organlarıyla hakim kılınması için çok önemli bir görev yüklemektedir.
Barolarımız, avukatın müvekkiline ve her türlü otoriteye karşı, bağımsızlığının ve özerkliğinin koruyucusu, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin, adil yargılanma hakkının, hak arama özgürlüğünün teminatı ve savunucusu, Anayasa uyarınca da kamu kurumu niteliğinde, yargının kurucu unsuru olan Cumhuriyet kurumlarıdır. Barolar halkın avukatıdır. Ciddi boyutlara ulaşan hak ihlallerine, kadına şiddete, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, doğanın rant uğruna vahşice katledilmesinin yasalarla meşru hale getirilmesine ve tek kelimeyle adaletsizliğe karşı durmak baroların Anayasal görevleridir.
AVUKATLIK KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ İPTAL EDİLMELİ
Yargı kurumlarının tekliği ve bölünmezliği, yargı bağımsızlığı, savunma bağımsızlığı ve nihayetinde demokratik hukuk devleti ilkeleri bakımından Anayasa’ya aykırılığı tartışmasız, baroların parçalanıp bölünerek etkisizleştirilmesine, paralel baroların ve hatta siyasi parti barolarının kurulmasına yol açan, temsilde adalet söylemleri ile barolar ve TBB’nin seçim usullerini adaletsiz hale getiren Avukatlık Yasası değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerektiği yönündeki görüş ve taleplerimizi yineliyoruz.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkeleri gereği yargı mensuplarının tarafsız ve bağımsız olmalarının yanında, toplum nezdinde tarafsız ve bağımsız olduklarına ilişkin inancın sarsılmasına yol açacak davranışlardan kaçınmaları zorunludur. Yargının tarafsız ve bağımsızlığı ilkeleri gereğince adli yıl açılış törenlerinin yürütme ya da yasamanın mekânında değil, görev yerimiz olan yargı mekanlarında, yani adliyelerde düzenlenmesini umuyor ve bekliyorken, geçen yıl olduğu gibi bu yılda adli yıl açılış töreninin yürütme erkinin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı’na ait külliyede yapılacak olmasını öğrenmiş bulunmaktayız. Bu durumu yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile kamu vicdanında adalete duyulan güveni zedelemesi açısından üzüntüyle ve kaygıyla karşılıyoruz.
PANDEMİ, YARGININ YÜKÜNÜ AĞIRLAŞTIRDI
Her yıl ifade ettiğimiz üzere maalesef yargının ağır sorunları ile karşı karşıya olduğumuz açıktır. Yargı yükü, uzun süren yargılamalar, adalete erişim hakkının kısıtlanması, yargıya erişimin pahalılığı gibi kronikleşen ve Covid-19 pandemisi nedeniyle daha da ağırlaşan bu sorunların baroların görüşleri de alınarak bir an önce çözülmesi bu yıl da öncelikli talebimizdir.
Yargının her türlü baskı ve etkiden uzak, tam bir tarafsızlık ve bağımsızlık içinde yargılama faaliyetinde bulunmasının koşullarının oluşturulması gerekmektedir. Beklentimiz halkın sosyal medya üzerinden adalet arayışında olması değil, yargı makamları nezdinde adalet arayışını sürdürmesidir. Bunun için de yargının hukuka uygun ve adil yargılama ilkelerine bağlı olarak yargılama faaliyeti gerçekleştirmesi ve nihayetinde vereceği kararlardan hareketle adalete duyulan güvenin bir an önce sağlanması zorunludur.
YARGI MENSUPLARINDA LİYAKAT ESAS ALINMALI
Anayasa ile güvence altına alınmış hakimlik teminatı ve “hakimlerin görev yerlerinin değiştirilmemesi” ilkesine aykırı bir şekilde hakimleri özgür iradesi dışında, fikri sorulmadan, terfi yoluyla dahi başka bir göreve veya yere atama gibi uygulamalardan vazgeçilmeli, mesleğe kabulde liyakat ve eşitlik esas alınmalıdır.
Her fırsatta ifade ettiğimiz üzere avukatlara ve örgütlü gücü olan barolara yönelik baskı, saldırı ve her türlü sindirme girişimi esasen halka, halkın adil yargılanma hakkına ve demokratik hukuk devletine yöneliktir. Tüm bunların yanında meslektaşlarımıza yönelen kolluk şiddeti de en son baro başkanlarına yönelik hukuksuz ve ölçüsüz müdahaleler ile akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.
AVUKATLIK MESLEĞİNİN GELECEĞİ KARANLIK
Avukatlara mesleki faaliyetleri nedeniyle yönelen baskı, tehdit, sözlü ve fiziki saldırılar da günden güne artmaktadır. Mesleğin icrası nedeniyle avukatlara yönelik saldırılarda, saldırganların çoğunlukla tutuksuz yargılanmaları, yargılama neticesinde de hak ettikleri şekilde cezalandırılmamaları, avukatı uyuşmazlığın tarafı gören hastalıklı zihniyetin yeni saldırılarına adeta davetiye çıkarmaktadır. Yine meslek alanlarımız sürekli kapsamı genişletilen zorunlu arabuluculuk uygulamaları, uzlaştırma, noterlere devredilen işlerle iyice daraltılmıştır. HMK değişikliği ile de avukatsız duruşma yapılmasının önü açılarak yüzyüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri zedelenmiş, avukat adeta yargılama faaliyetlerinden uzaklaştırılmıştır. Sayısı yüzlerle ifade edilen ve nerdeyse her ilde birden fazla bulunan hukuk fakültelerinden her yıl yirmi bine yakın genç mezun olarak mesleğe adım atmakta, mesleki, sosyal ve ekonomik sorunlarla boğuşmaktadır.
MESLEKİ FAALİYET SUÇ OLAMAZ!
Yine mesleki faaliyetleri nedeniyle çok sayıda meslektaşımız soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmakta, birçok meslektaşımız da tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Yargılama sürecindeki hukuksuzluklar nedeniyle adil yargılanma talebi karşılanmayan meslektaşlarımızdan ölüm orucu eylemi gerçekleştiren, Adli Tıp Kurumu’nun cezaevi koşullarında kalmasının uygun olmayacağı yönündeki raporlarına rağmen tahliye edilmeyen meslektaşımız Ebru Timtik maalesef geçtiğimiz gün vefat etmiştir. Bizler yaşam hakkının en temel hak olduğunu savunan hukukçular olarak, yargı kurumlarını adil yargılanma talebi ile ölüm orucu eylemini sürdüren diğer meslektaşımız Aytaç Ünsal’ın Adli Tıp Kurumu raporları doğrultusunda bir an önce tahliyesine karar vermeye, meslektaşımızı da çok geç olmadan eylemini sonlandırmaya davet ediyoruz.
Barolar Cumhuriyet’in, demokrasinin, hukuk devletinin, laikliğin ve hak arama özgürlüğünün savunucuları, adli yargılanma hakkının, demokratik hukuk devletinin de teminatıdır. Bu bağlamda hukuk mücadelemizi sürdürme kararlılığımızı kamuoyuyla paylaşıyor, hak ve adalet arayışı yolunda fedakarca çalışan, demokrasi ve hukuk devletinden yana olan avukat, hakim, savcı meslektaşlarımız ile adliye ve avukatlık bürosu çalışanlarımız başta olmak üzere tüm yurttaşlarımızın yeni adli yılını kutluyoruz.
Bu kapanacak 20 saniye