CHP Bursa İl Örgütü, belediye başkanları ve ilçe başkanlarıyla birlikte tekne ile denize açıldı, Marmara’yı işgal eden müsilaj sorununu yerinde gözlemledi. Denizde yapılan basın açıklamasında da bu sorunun yalnızca belediyelerin çabasıyla çözülemeyeceği vurgulanarak, ilgili bakanlıkların ve tüm ilgili birimler harekete geçmeye çağrıldı.
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca, Millet İttifakı Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Gemlik Belediye Başkanı Uğur Sertaslan, ilçe başkanları, il yöneticileri, Kadın ve Gençlik Kolları ve meclis üyeleri ile birlikte Mudanya İskelesi’nden kalkan Ünsal Kaptan teknesiyle Marmara Denizi’nin Mudanya-Gemlik kesiminde incelemeler yaparken, teknedeki basın toplantısı sırasında “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusunu içeren bir pankart da açıldı.
KARACA: “MARMARA DENİZİ ÖLÜYOR, İLGİLİ BAKANLAR ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR”
Denizde ilk açıklamayı yapan CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca 11 bin 342 kilometre kare büyüklüğündeki Marmara Denizi’nin son yıllarda kendini gösteren kirlilik nedeniyle can çekiştiğini vurgulayarak şöyle dedi:
“Deniz salyası ilk olarak 13-14 yıl önce gündemimize girdi. Geçtiğimiz yıl kasım ayında da kendini tekrar gösterdi. Mayıs ayından itibaren de sahillerimizi işgal etmiş durumda. Deniz salyasının etkileriyle ilgii yetkililer günlerdir bilgi veriyorlar. Onların görüşlerine saygı duyuyoruz. Deniz salyası oluşumun başlıca etkenleri şunlar: Küresel olarak dünyada yaşanan ısınma ve önemli etken de endüstriyel, evsel atıkların arıtılmadan denize bırakılması. Denizleri soğutamayacağımıza göre yapılacak tek şey evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan denize bırakılmaması. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde maalesef Deniz Bakanlığı yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı atıkların arıtılmadan denize bırakılmamasından sorumlu. O bakanlık da ortada yok. Marmara Denizi ölüyor. Bu konuyla ilgili bakanlar, bakanlıklar ölü taklidi yapıyor.”
Başta Mudanya ve Gemlik Belediyesi olmak üzere CHP’li belediyelerin deniz kirliliğini önleme çabasına girdiğini belirten Karaca, AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin deniz temizlik aracı bakımda olduğundan Gemlik Belediyesi’nin hizmet alma yoluyla, Mudanya Belediyesi’nin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile aralarındaki protokole istinaden yardım talep etmesi üzerine İBB’den gelen tekneyle temizliğe giriştiğini hatırlattı.
135 kilometre kıyı şeridi olan Bursa’nın büyükşehir Belediyesi’nin kasım ayından bu yana deniz salyası konusunda hiçbir hazırlık yapmadığını ama Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz İstanbul Büyükşehir Belediyesi katkısıyla çalışmalara başlayınca hemen algı operasyonlarına giriştiklerinin altını çizerek şöyle dedi:
“AKP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı hemen geliyor Mudanya açıklarına. ‘Körfezi biz temizliyoruz, Hayri Türkyılmaz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ediyor’ diyor. Deniz salyası kendini göstereli 6 ay oldu. Bir hazırlık yaptınız mı? Deniz salyası mayıs ayı başlarında yoğun olarak kendini hissettirdiğinde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çalışır durumda deniz temizleme aracı var mıydı? Yok. Peki siz burayı temizliyorsanız İstanbul Büyükşehir Belediyesinin aracı buraya turistik geziye mi geldi? Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin kendi yapması gereken işler eksik kaldığında çevre illerden yardım alınmasından rahatsızlık duymaması gerekiyor. Buradaki sorunun çözümü merkezi hükümetin el koymasıdır. İnsanlık mirasını geleceğe aynı şekilde bırakmak için herkesin, tüm siyasi partilerin bir araya gelmeleri gerekmektedir. Denize sahip çıkmak gerekiyor. Acilen müdahaleye çağırıyoruz. Marmara Denizi kurtarılsın.”
BOZBEY: “SANAYİ ALANLARI YAPILARAK DENİZİN ÖLMESİNE GÖZ YUMULUYOR”
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz Tirilye’deki yağıştan dolayı oluşan hasar çalışmalarını yerinde incelediğinden dolayı organizasyona katılamazken, toplantıda hazır bulunan Millet İttifakı Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve Nilüfer eski Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’nin dengesini bozan anlayışların Marmara Denizi’nin bu hale gelmesine yol açtığının altını çizdi. Bozbey şunları söyledi:
“Siz sanayiyi sadece bu bölgeye yapar göçü bu bölgeye tetiklerseniz bütün atıkları da arıtma yapmadan denize verirseniz bu denizin ölümünü adım adım sağlarsınız. Deniz salyası tüm canlılara zarar veriyor. Hala İstanbul’a, Kocaeli’ye, Bursa’ya göç tetikleniyor. Sanayi alanlarını çoğaltarak burada yaparak denizin ölümüne göz yumuluyor. Genel ve yerel yönetime sesleniyorum. Marmara’da sanayi alanlarına son verin. Yapılmayan yerleri boşaltın. Daha farklı yerlere aktarın ki denizi kurtaralım. Hükümete ve belediyelere görevler düşüyor. Bursa’da sanayi alanların dur demenin vakti geçti. Bugün itibarıyla dur dememiz lazım. Bursa’da yaşayanlar bu güzelim kenti terk etmek durumunda kalacaklar. Kirli havayı soluyup sağlığından olacaklar. Bursa Büyükşehir Belediyesi kıyı şeridindeki ilçe belediyeleri ve il belediyeleri ile bir araya gelerek planlama yapması gerekiyor. Endüstri alanlarının boşaltma planlamalarını yapmasını öneriyoruz. Bilim insanları deniz salyası ile tekrar kolera ihtimalini gündeme getiriyorlar. Bir an önce hükümetin etkin tedbir uygulayarak bu sorunu çözmekle mükelleftir. Marmara Denizi bizimdir, temiz olmalıdır, deniz canlıları yaşamalıdır.”
SERTASLAN: “BU SADECE BELEDİYELERİN ÇÖZEBİLECEĞİ BİR SORUN DEĞİL”
Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan’ın gündeminde ise sorunun çözümü için atılacak adımlar vardı. Sertaslan şunları söyledi:
“Marmara Denizinin can çekiştiğinden bahsediyoruz ama kimse unutmamalıdır Karadeniz, Akdeniz ve Ege’yi birbirine bağlayan, çift taraflı su akıntı sistemleriyle iki denizini suyunu alıp taşıyan canlı organizma. Marmara biterse ne Ege ne Akdeniz ne Karadeniz kalır. Bilim insanları söylüyor bunu. Deniz salyası yüzeye çıkmasaydı bizi rahatsız etmeyeceğini bilmemize rağmen bir işe yarasın bari deyip bir kez de ben seslenmek istiyorum. Bu tek başına ilçe belediyelerinin üstesinden geleceği bir durum değil. Bu bir büyükşehir belediyesinin tek başına göstereceği mücadeleyle de olacak iş değil. Marmara denizine kıyısı olan veya olmayan, ilintisi bulunan, organize sanayi bölgeleriyle, çevre şehircilik ve tarım bakanlıkları tarafından oluşturulacak bir çalışma grubuyla gözden geçirilmesi, planlanması ve hızlı bir şekilde adım atılması lazım. Çok daha kötü sonuçlara hazırlıklı olsun eğer bugünden itibaren bir şey yapılmazsa. Arıtılmayan bir damla suya tahammülü yoktur denizin. 60 yılın yarattığı bir durumdur bu. Çözümü var. Artık bir şey yapma zamanıdır. Bu konuda tek bir açıklama yapmayan iki bakanlığın bir şey yapması gerekiyor.”
TURGAY ERDEM: “NİLÜFER ÇAYI’NA BAKINCA, BU DENİZİN HALİNİ ANLARIZ”
Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem ise farklı bir perspektif çizerek, akarsu kirliliğinin denizlere olan etkisini gündeme taşıdı. Erdem şunları söyledi:
“Kirletilen değil kirleten unsurların yer aldığı bir ilçeden geliyorum. Nilüfer Çayı’nın Nilüfer’deki girişiyle çıkışı arasındaki tahlilleri yaptığımızda bu denizin bu hale gelmesinin sebeplerini rahatlıkla anlayabiliriz. Endüstri yapılarının yer aldığı yerleri sağlıklı hale gelmesi gerekli. Başka bölgelere aktarılmasının çalışmaları yapılmalı ama bu tam tersine oluyor maalesef. Biz buna onay vermiyoruz ama bakanlık tarafından tekrar karşımıza çıkıyor. Tarım alanlarını sanayi alanlarına mahkum ediyoruz. Kirletmeye devam ediyoruz. Bu hafta Çevre Farkındalık Haftası. 5 Haziran da Dünya Çevre Günü. Çevre hassasiyetini çok iyi anlatmamız gerekiyor. Herkesin çaba göstermesi gerekiyor. Denizlerimiz, canlılarımız yaşasın.”