Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diplomaside uygulanan dengeli, tarafsız ve barışçıl politikalarla krizlerin çözümünde anahtar rol üstlendiklerini belirterek, “Esir takası ile tahıl koridorunun açılması ve devam ettirilmesindeki kritik rolümüz, ülkemizin diplomatik gücünü gösteren önemli birer örnektir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “21. Yüzyılda Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu”nda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Günü kurtarmak, bugünü savuşturmak için siyaset yapılmayacağını belirten Erdoğan, “Siyaset usta bir satranç oyuncusu gibi bugünden yarını planlamak demektir. Yapılan hamlelerin nereye varacağını kestiremiyorsanız kendinize ve ülkenize bedel ödettirmeniz kaçınılmazdır. Bunun için dünyanın ve siyasetin gidişatını ve insanlığın yaşadığı kırılmaları iyi analiz etmeniz gerekiyor.” diye konuştu.
Küresel ölçekte meydana gelen her hadisenin, bölgesel ve yerel düzeyde de etkilerinin olduğunu bildiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: “Şöyle yakın tarihe bir baktığımızda, 11 Eylül saldırısından 2008 finansal krizine, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki halk hareketinden Kovid-19 salgınına kadar pek çok hadisede, bu hakikate defalarca şahitlik ettik. Arka planındaki hesaplar hala tartışılan 11 Eylül olayı dünyanın gündeminde terör tehdidini ilk sıraya çıkartırken, 2008 finans krizi vahşi kapitalizmin yapısal sorunlarını tekrar gözler önüne serdi. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki halk hareketleri vesilesiyle Batılı kurumların demokrasi karnesini görmüş olduk.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzensiz göç meselesinin, insan hayatına verilen önemi ortaya koyduğunu dile getirerek, koronavirüs salgınında “gelişmiş” denilen ülkelerin sağlık ve sosyal güvenlik altyapısının ne kadar zayıf oluğunun gün yüzüne çıktığını söyledi.
Rusya-Ukrayna krizinin, Güvenlik Konseyi gibi vazifesi uluslararası güvenliği sağlamak olan kurumların başarısızlığını deşifre ettiğini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizim yıllardır savunageldiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür.’ tespitimizin haklılığı, yaşanan her gelişmeyle bir kez daha teyit edildi. Son 60-70 yılın en yüksek oranlarına çıkan küresel enflasyon ise insanlığa dayatılan mevcut ekonomik modellerin açmazlarını göstermiştir. Tüm bunlarla beraber dünyada siyaset-ekonomi, siyaset-diplomasi, siyaset-güvenlik ilişkileri enine boyuna sorgulanmaktadır. Devletin rolüyle ilgili tartışmaların da yeniden alevlendiğini görüyoruz. Daha birkaç yıl öncesine kadar devleti hayatın tamamen dışına çıkarmaktan bahsedenler, bugün tam zıttı tezlerin savunuculuğunu yapıyor. Keza savunma sanayide yapılan yatırımları israf olarak görenler, bugün milli bütçelerinde aslan payını silah ve mühimmat alımına ayırıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık yatırımlarından sosyal güvenlik harcamalarına, geniş bir yelpazede benzer “U dönüşleri”ne şahit olduklarını belirterek, bu savunmaların pek çok ülkede ciddi sıkıntılara yol açtığının da bir gerçek olduğunu anlattı.
Türkiye’nin zamanında attığı adımlarla bu süreci en başarılı yöneten ülkelerden biri olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bilhassa üretim, altyapı, sağlık ve savunma alanlarında siyasi öngörümüzün meyvelerini topladık, topluyoruz. Muhalefetin eleştirilerine rağmen, kamu-özel ortaklığı modeliyle hayata geçirdiğimiz şehir hastaneleri, salgın döneminde yüz akımız oldu. Sadece şehir hastaneleri değil, bunun yanında altyapıyla ilgili yapmış olduğumuz yatırımlar yüz akımız oldu. Hatta hatta ana muhalefet ‘PPP’ nedir, ne demektir? Hala bunu anlayamamış, bunu bilmiyor. Böyle bir ana muhalefetle de karşı karşıyayız. Onlara bunu da anlatıyoruz, öğreteceğiz, öğretiyoruz. Sosyal güvenlik sistemimizin kuşatıcılığı sayesinde maddi durumu ne olursa olsun, vatandaşlarımıza birinci sınıf sağlık hizmeti sunduk. Kendi savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesine geçerek, bu alanda söz sahibi konuma geldik. Öyle bir süreç işlettik ki 45 günde 1006 odalı iki şehir hastanesini, bir Asya yakasında bir de Avrupa yakasında inşa etmek suretiyle de ülkemizde ve dünyaya örnek bir adımı, o kritik dönemde attık. Eğer onlar olmasaydı, bugün covid ile mücadelemiz çok daha zor olacaktı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim kapasitesinin gücü sayesinde salgın dönemi boyunca hiçbir üründe problem yaşamadıklarını anlatarak, hastanelerde tomografiden MR’a ve ultrasonografiye varıncaya kadar bütün donanımıyla sağlıkta ileri teknolojinin 45 gün içerisinde tesis edildiğini belirtti.
Yürütmede çok başlılığa son verdikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile etkin ve süratli kararlar alırken, bunları tam bir koordinasyon içinde uyguladıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti: “Eğer parlamenter demokrasi olsaydı, bu kararları mümkün değil alamazdık ama mevcut şu andaki yönetim sistemimizle bu kararları süratle alabilme imkanını yakaladık. Bu, tabii ki bir ileri görüşün neticesidir, eğer bu ileri görüşlülüğümüz olmamış olsaydı, bu neticeleri almak da mümkün olmazdı. Ekonomide yaptığımız model değişikliğinin olumlu sonuçlarını özellikle yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümeyi de bu 5 temel esas üzerinde gerçekleştirdik.”
Diplomaside uygulanan dengeli, tarafsız ve barışçıl politikalarla krizlerin çözümünde anahtar rol üstlendiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: “Esir takası ile tahıl koridorunun açılması ve devam ettirilmesindeki kritik rolümüz, ülkemizin diplomatik gücünü gösteren önemli birer örnektir. Biz bu süreç içerisinde Sayın Putin’le olan münasebetlerimiz, Sayın Zelenski ile olan münasebetlerimiz, Sayın Guterres’le olan münasebetlerimiz… Bunların hepsi dengeli bir şekilde yürümüş ve ne uzak, ne yakın bu dengeyi kurmak suretiyle de bu süreci işletme fırsatını bulduk. İnşallah ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuzla planlarımızı şimdiden yapacak, gelecek tasavvurumuzu bir adım daha öteye taşıyacağız.”
Erdoğan, insanların devletten talebinin artması sonucu, siyasetçiden ve siyaset kurumundan da beklentilerin yükseldiğini belirterek, iletişim ve ulaşım imkanlarının yaygınlaştığı günümüzde siyasetçinin yükünün daha önce hiç olmadığı kadar ağırlaştığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 yıldır millete aşkla heyecanla hizmet eden kadro olarak mesuliyetlerinin farkında olduklarını belirterek, şöyle devam etti: “Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken dünyanın nereye evirildiğini görüyor, planlarımızı buna göre yapıyoruz. Sahte ve sanal gündemlerin peşinden gitmek yerine kendi önceliklerimiz çerçevesinde projelerimizi yürütüyoruz. Başkaları en basit meselelerini bile çözmekten acizken, biz ülkemizin asırlık hayallerini gerçeğe dönüştürmenin altyapısını hazırlıyoruz. Ülkemizi birbiri ardına gündeme taşınan iftiralarla karalama ve insanımızı karamsarlığa sürükleme çabalarının rastgele tercihler olmadığını, bilinçli bir senaryonun eseri olduğunu düşünüyoruz. Biz bu sinsi ve yıkıcı kampanyaların önünü milletimizle birlikte umutlarımızı yeşertecek vizyonlarla hedeflerle projelerle keseceğimize inanıyoruz. Son dönemde dünyanın pek çok farklı yerinde denenen, hepsi de o ülkelerin ve insanlarının felaketiyle sonuçlanan devrim görünümlü zehirleme faaliyetlerini Türkiye’ye de teşmil etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz. Ülkemizi bugüne kadar nasıl kendi programlarımızla getirdiysek, nasıl 2023 hedeflerimizi adım adım hayata geçirdiysek, 2053 vizyonumuzu da kendimiz biçimlendirecek ve uygulayacağız. Batı ülkelerinin kendi asırlık demokrasi ve ekonomik parametrelerinden vazgeçtiği bir dönemde bize geçerliliği kalmamış özellikle o tür modellerin dayatılmasını iyi niyetli görmüyoruz.”