CHP’nin 97. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yayınlayan CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal, Cumhuriyet birikimlerinin AKP’nin 18 yıllık iktidarında yağmalandığını söyledi.
2000’li yılların başındaki ekonomik kriz sonrası iktidara gelen AKP’nin 18 yıllı bulan iktidarı döneminde, ülkenin her alanda geriye gittiğini kaydeden Sarıbal, “Cumhuriyetin sanayisi, ticareti, ulaşımı, limanları, petrol tesisleri, kentleri, turizmi, tersaneleri ve bankaları yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satışa çıkarılarak peşkeş çekildi. Yetmedi Varlık Fonu icat edildi miktarı saklı milyonlarca lira vatandaşın cebinden Saray’ın saltanatı için aktarıldı” dedi.
Sarıbal’ın açıklaması şöyle:
“AKP hükümeti iktidardaki 18. yılını tamamlamak üzere. Bu süreçte ülkemiz hukuk, adalet, ekonomi, tarım, eğitim, sosyal devlet alanlarında geriye gitti.
2000’li yılların başında yaşanan krizin ardından iktidara gelen AKP tarıma yönelik özelleştirme saldırısının da ivme kazandığı bir dönemi yaşattı.
AKP’nin uyguladığı vahşi neoliberal program çerçevesinde tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflatılmış, işlevsizleştirilmiş oldu.
Cumhuriyetimizin birikimleri ve kurumları AKP döneminde, özelleştirme adı altında, yağmalanıp talan edildi.
Cumhuriyetin sanayisi, ticareti, ulaşımı, limanları, petrol tesisleri, kentleri, turizmi, tersaneleri ve bankaları yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satışa çıkarılarak peşkeş çekildi. Yetmedi Varlık Fonu icat edildi miktarı saklı milyonlarca lira vatandaşın cebinden Saray’ın saltanatı için aktarıldı.
Kamunun Cumhuriyet tarihi boyunca kurduğu ve biriktirdiği her şeyi haraç mezat satan AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminin sahipleri, sıkıştıkları her anda CHP’yi eleştiriyorlar. Yarattıkları yıkımın sebebi olarak Mustafa Kemal Atatürk dâhil ülkenin kurucularını ve Kurucu Partisini suçlamayı alışkanlık haline getirmişler. İftiralarla din istismarı yapıyor, toplumun değerleri üzerinden algı yaratıp o değerlere de en büyük ihaneti kendileri yapıyorlar.
Cumhuriyetin kuruluş yılları, Osmanlı’dan kalan enkazın, harabeye dönmüş yoksul bir ülkenin yeniden yapılandırılması dönemidir. Bu dönemde, kısacık bir süre içinde tüm ülke demir yolları ağıyla kuşatılmış, Köy Enstitüleri kurularak, en ücra köyün çocuklarına nitelikli eğitim olanakları sağlanmış, sanat ve bilim insanları yetiştirilmiştir.
Tarım ağırlıklı üretim ile savaş sonrasında bile kendine yeter haldeki ülkeden bugün ithalata bağımlı hale getirildi.
Cumhuriyetin kurulması ile beraber üretimin daha çok insan ve hayvan gücüne dayandığı, kalkınma hamlelerinin arttırıldığı bu dönemde ulusal bankaların sayısı ve payı arttırılmıştır. Bugün ise AKP, uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalarla 12 Eylül darbesinin ürünü ve mirasçısı olduğunu ortaya koymuştur.
AKP 12 Eylül’ün Devamıdır
AKP, 12 Eylül’ü doğuran sağ iktidarlar ve 12 Eylül darbe yönetimi gibi IMF, Dünya Bankası patentli emek karşıtı neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olan bir partidir.
AKP dönemindeki özelleştirmelerin 70 milyar dolara yakın bir getirisi olduğunu görüyoruz. Türk Telekom, Telsim, Erdemir, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Türk Havayollarının kamu hisselerinin %51’i, 6 şeker fabrikası, 25 bölgenin elektrik dağıtım şirketi, 31 akarsu santrali, Et ve Balık Kurumu, ETİ bakır ve gümüş işletmeleri, Bursagaz, Finansbank, Tekfenbank, Denizbank, Şekerbank, Sümerbank, TEKEL, Sevda Tepesi, İzmir Limanı, Mersin Limanı, Bandırma Limanı, Samsun Limanı, Yarımca Limanı, Kuşadası Limanı ve İskenderun Limanı elden çıkarılmıştır.
AKP Genel Başkanı, sömürü ve rant düzenin tek adamı ne diyor; “Biz siyasette, ekonomide, savunmada, enerjide ve daha bir çok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık. Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın 83 milyon olarak halen çekiyoruz.” Bu sözlerle CHP’yi suçlayan AKP Genel Başkanı, CHP’nin bu ülke için ürettiği tüm ekonomik, politik, toplumsal ve demokratik değerleri AKP iktidarının rant piyasalarına, yandaş sermayedarlara, üretim döngüsü olmayan bir inşaat sektörüne adeta dağıttığını, peşkeş çektiğini görmezden gelmektedir.
Salt rant uğruna kontrolsüzce ve bilimi yok sayan keyfi ihalelerle JES’lere, HES’lere kurban edilen doğanın yarattığı afetlerden bile vatandaşı suçlu çıkaracak kadar pişkindir.
Üretimi bitirmiş, tüketimi ise zengini daha da zengin etmek üzere tasarlamıştır.
AKP’nin tarım politikaları küçük aile işletmelerini değil tarım şirketlerini koruyor.
Günümüzde girdi sağlamadan üretime, işleme ve pazarlamaya kadar tüm süreç çok uluslu şirketler veya onların taşeronları tarafından kontrol edilmektedir.
Yabancı sermayeli şirketler sözleşmeli üretim aracılığıyla tarım ve gıdayı doğrudan denetim altına almışlardır.
AKP döneminde küçük üreticilik yok olurken yerini büyük ölçekli işletmelere ve tarım şirketlerine dayalı bir yapı almıştır.
Tarım gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmekte, ülkenin gıda egemenliği ulus ötesi şirketlerin güdümüne girmiştir.
AKP iktidarında köylerin tüzel kişilikleri yok edilerek mahalleye dönüştürülmüş, köyler, otlak ve meralar piyasaya açılmıştır.
Ülke Tarımı Yıkıma Uğradı
Tarım toprakları betona teslim edilmiş, yağmalanmıştır.
Çiftçilerin kullandığı gübre, mazot, yem gibi temel girdilerin fiyatlarındaki artışlar, ürün fiyatlarındaki artışların çok üstünde gerçekleşmiştir.
Uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım giderek, çiftçinin geçimini sağlayacak ekonomik faaliyet olmaktan çıktığı için çiftçi tarımdan kopmuş, köyler, tarlalar, meralar boş bırakılmıştır.
AKP’nin IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uyguladığı politikalarla tarımda istihdam azalmış, ekilen, dikilen tarım alanlarında gerileme olmuştur. Tarımda işçileşme, topraksızlaşma, mülksüzleşme süreçleriyle birlikte işletmeler ufalanmış ve belli ellerde yoğunlaştırılmıştır.
Bu dönemde tohum, damızlıklar ve diğer girdiler bakımından yabancı sermayeye bağımlılığı, tarım sektöründe Ziraat Bankasının egemenliği kırılarak, yabancı bankaların sağladığı tarımsal krediler aracılığıyla çiftçi üzerindeki faiz yükü arttırılmıştır.
Tarımsal KİT’ler özelleştirilerek tasfiye edilmiştir.
Sonuç olarak; AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminin uyguladığı tarım politikalarıyla ülke tarımı büyük bir yıkıma uğramıştır.
Nüfusumuz her yıl 1 milyon artarken, tarımsal üretim ülke insanının ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmiştir. AKP bu açığı ithalat ile kapatmaya çalışmıştır. AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetimi döneminde dünyanın dört bir yanından tarım ürünü ithalatı yapıldı.
Cumhuriyet eşitlik ve demokrasidir. Bilimdir. Üretimdir, kalkınmadır, istihdamdır. İlerleme ve büyüme demektir.
Ekonomi Uçtu!
Somut veriler, kayıp, gerileme ortadadır. Saltanat ile vatandaş arasında uçurum vardır. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 492 lira 5 kuruş, yoksulluk sınırı ise 6 bin 986 lira 5 kuruş olmuştur. Sarayın enflasyon oranı %11.76 iken vatandaşın enflasyonu bunun çok çok üzerinde. İşsizlik oranı ise %12.9 olmuştur. 15 ile 24 yaş arası genç işsizlik oranı ise %24.9’dur.
Covid -19 etkisi ile işsizlik oranı revize edilmiş, genç tanımlı işsizlik ve iş kaybının 17.7 milyon olduğu tahmin edilirken, revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybının oranı ise %52 olarak hesaplanmıştır.
Ancak, damat Albayrak ve AKP Genel Başkanına göre ekonomi uçtu!
CHP’nin 97. Kuruluş Yıldönümü
“Mütevazi bir millet ferdi sıfatıyla hayatımın sonuna kadar vatanın hayrına vakfeylemek emeliyle barıştan sonra halkçılık esası üzerine dayanan ve Halk Fırkası adıyla siyasi bir fırka kurmak niyetindeyim.” Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, bu sözleri sarf ettiğinde Mudanya Ateşkes Antlaşması yeni imzalanmış, saltanat yeni kaldırılmış ve Lozan Barış görüşmeleri yeni başlamıştır.
Anadolu halkı yoksul, yorgun ama bir o kadar da inançlı ve kararlıydı. Çünkü gelecek aydınlıktı. 9 Eylül 1923’te kurulan Cumhuriyet Halk Partisi, ulusal bağımsızlığı kazanan, Cumhuriyeti kuran, saltanatı kaldıran, hilafeti sona erdiren, kulluk düzenini bozan ve ulusal birliği sağlayan bir partidir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin öncüsüdür. Ulusal sanayinin ve kalkınmanın lokomotifidir.
Bugün korku ve açlıkla, adaletsizlikle iktidarlarını sürdürmeye çalışanlar bilmeliler ki Türkiye Cumhuriyetinin teslim alınabilmesi için Cumhuriyet Halk Partisinin teslim alınması gerekir. Buna kimsenin gücü yetmeyecektir. Türkiye’yi, Atatürk’ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine taşımak için daima ileriye, daima geleceğe, daima aydınlığa yürümeyi sürdüreceğiz.
Bu kararlılık ve azimle mücadele eden, tüm yurtseverlere saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin 97. yıl dönümünü kutluyorum.”