Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden birisi olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 21 yıl geçti. Resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi hayatını bu depremde kaybetti. Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Murat Arabacı’ysa uyardı. İmar afları eşitsizliğe yol açtı, Bursa’da Ataevler, İhsaniye, Özlüce’ye dikkat!
17 Ağustos 1999 depremi, Türkiye’nin 20’nci yüzyılda gördüğü en büyük deprem oldu.
Yaşanan deprem sonrasında Gölcük, Sakarya, Yalova, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir ve Zonguldak’ta birçok insan hayatını kaybetti.
Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Murat Arabacı, “21 yıl önce 17 Ağustos 1999’da saat gece 03.02’de, Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde bir deprem yaşandı. İzmit, Adapazarı, Gölcük, İstanbul ve Yalova’da binlerce insanımızın ölmesine, yaralanmasına yol açtı. Deprem anında ve sonrasında yaşanan çaresizliği, bir doğa olayının nasıl afete dönüştüğünü hep birlikte gördük. Ülkemiz adına asrın felaketi olarak değerlendirebiliriz bu depremi. TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi olarak, bu depremi unutmadık. Depremin ağır sonuçlarının 1999 yılında yaşanan Marmara ve Düzce depremlerinde görülmesine rağmen, 21 yıl içerisinde geçmişte yaşanan acı olaylardan ülkemizin ders çıkardığını ve gelecek olan afetlere hazır olduğu maalesef söylenemez. Bugünkü teknik bilgilerle depremin ne zaman olacağı bilinememektedir. Bu nedenle hem devlet hem de vatandaş olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekmektedir” dedi.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM VE DEĞİŞİM PROJELERİNDE ÖNCELİK AFET RİSKİNİN YÜKSEK OLDUĞU YERLERE VERİLMELİDİR”
“Doğa olaylarının afete dönüşmemesi için devletin her türlü tedbiri alması anayasal görevidir” açıklamasını yapan Murat Arabacı, “Deprem sonrası yaşanan acı olaylardan ders alınmalı, aynı acıların yaşanmaması için zemin etütleri konusunda, merkezi ve yerel hükümetlerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerekmektedir. Hiçbir meslek ayrımı yapılmamalıdır. Özellikle Jeofizik Mühendisliği hep ikinci planda bırakılıyor. Deprem konusunda akla gelen ilk mesleklerden biriyiz. Aynı zamanda binalar dinamik zemin koşullarının uygun olduğu, yani daha sağlam yerlerde yapılmalı ve bu yerlerin kamusal denetimi sıklaştırılmalıdır. Kentsel değişim ve dönüşüm projelerinde öncelik afet riskinin yüksek olduğu yerlere verilmelidir. Yaşanılacak olası depremde can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için, alınacak önlemlerle ilgili gerekli hazırlıklar bir an önce yapılmalıdır. Özellikle deprem sonrası çadır yerleri, toplanma alanları ve acil yollar belirlenmelidir “şeklinde konuştu.
“İMAR AFLARI EŞİTSİZLİĞE YOL AÇTI”
Arabacı, “Tüm bu gerçekler ortadayken, 6 Haziran 2018’de 30443 Resmi Gazete’de Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından haziran ayı başında, TBMM tarafından çıkarılan imar affıyla ilgili yapı ve kayıp belgesi verilmesine ilişkin bir tebliğ yayınlandı. Kaçak olarak yapılan ya da mühendislik hizmeti almayan binalara af getirildi. Yaklaşık 12 milyon konutun kaçak yapı olduğu açıklandı. Bu kanunla ülke genelinde mülkiyet ve imar sorunu olan ruhsatsız yapıların yanında, ruhsatlı fakat imar mevzuatına uygun yapılmamış ruhsatlı tüm yapılar da af kapsamına alındı. Yapılan imar affı da topluma imar barışı olarak sunuldu. Bu yasal olmayan yapılaşma anlayışı mühendislik yapılarının kalitesini olumsuz yönde etkiledi. Aynı zamanda af anlayışı kaçak ve mühendislik hizmeti almadan, kaçak yapının önünü daha fazla açtı. Bu imar afları yurttaşlar arasında eşitsizliğe yol açtı. Bilime, tekniğe ve mühendislik hizmetlerine bağlı olarak işi doğru yapanları bir nevi cezalandırdı. Mühendislik hizmeti almayan yapı stokunu güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması gerekirken, kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yapı sahiplerine bırakılarak sağlıklı bir kentleşme anlayışı yok edildi. 21 yıl içerisinde güzel uygulamalar da oldu. Bir bölgenin imara açılabilmesi için, 100 binlik çevre düzeni planı hazırlandı. Bu 100 binlik planın altında, yer bilimsel verilerde olur. Bu planlar yapılıyordu. Sonra ne oluyordu? Parsel bazında plan değişikleriyle 3 kat olan yer 6 kata çıkıyordu. Kentsel dönüşüm adı altında Ataevler, İhsaniye, Özlüce… Özellikle Nilüfer şantiyeye dönüştü. Alçak katlı binalar yüksek katlı olmaya başladı. Bunlar ileride sıkıntı yaşatacak. Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu ve büyük depremin her an gelebileceğini unutmamamız gerek. Yüksek yapı sevdamızdan, ranttan ve hırstan sıyrılıp halkımızın sağlını düşünmemiz gerekiyor.” ifadelerine yer verdi.
Kaynak: BURSADA BUGÜN
Bu kapanacak 20 saniye