Okullarda cep telefonlarının kullanımının yasaklanması veya sınırlanmasının, öğrencilerin dikkatini derslere daha fazla odaklanmasına ve teknoloji bağımlılığı riskinin azalmasına yardımcı olabileceği bildirildi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, okulda cep telefonlarının kullanımını yasaklayıp yasaklamamanın hem avantajları hem de dezavantajları olabilen bir konu olduğunu söyledi.
Dr. Vogt, öğrencilerin sınıf içerisinde telefon kullanımına izin verilmesinin birçok ebeveyn tarafından acil bir durumda çocuğuna kolaylıkla ulaşabileceğini bildiği için rahatlatıcı bir durum olduğunu kaydederken, bazı öğrencilerde de acil bir durumda aileleriyle iletişim kuramama endişesinin duygusal açıdan olumsuz tepkilere yol açabileceğini ifade etti.
Ancak diğer taraftan, öğrencilerin derslere daha fazla odaklanmaları ve daha verimli bir öğrenme deneyimi yaşamaları amaçlandığı için cep telefonlarının sınıfta kullanılması sınırlandırılmakta.
Dr. Vogt, sınıf içerisinde cep telefonu kullanılmasının öğrencilerin dikkatleri, öğrenme becerileri ve sosyal iletişimleri üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu belirterek, yapılan araştırmalarda cep telefonlarının sınıf içinde kullanımının öğrencilerin dikkatini dağıttığı ve ders performanslarını olumsuz yönde etkilediği gösterildiğini söyledi.
“Cep telefonunu sınıfa getiren öğrencinin, ders sırasında oyun oynaması, mesajlaşması öğretmen tarafından engellenemeyebiliyor. Bu durum hem öğrencinin ders materyalinden uzaklaşmasına hem de öğretmenin sınıfın kontrolünü gerektiği gibi sağlayamamasına yol açabiliyor.”
Dr. Vogt, ayrıca, öğrencilerin cep telefonlarını sınavda kopya çekmek için kullanabileceklerini ve bu durumun eğitim sisteminin bütünlüğünü tehlikeye atabileceğini ifade etti.
“Teneffüslerde cep telefonuyla vakit geçiren öğrencilerin sınıf arkadaşları ile etkileşiminin azalabildiğini, bu durumun da sosyal olarak izole olmalarına yol açabileceğini” belirten Dr. Vogt, cep telefonlarının sınıf içerisinde kullanımının kısıtlanmasının, öğrencilerin birbirleriyle etkileşimlerini arttırmalarına yol açacağını da belirtti.
Dr. Vogt, şunları anlattı:
“Cep telefonlarının okulda kullanımının kısıtlanmasının öğrencilerin duygusal sağlığı üzerine de olumlu etkileri olabiliyor. Öğrenciler arasındaki yüz yüze iletişimin artması, sosyal becerilerinin gelişmesine ve kişilerarası ilişkilerin kuvvetlenmesine yol açabiliyor. Ayrıca, cep telefonu dikkat dağıtıcı etken olarak ortadan kalktığında derslere daha fazla odaklanabileceklerinden ders başarıları artıyor ve bu durum özgüvenlerini artırabiliyor. Son olarak, cep telefonlarının sınıfta kullanımının kısıtlanması teknoloji bağımlılığı riskinin azalmasına da yol açabilir.”
Dr. Vogt, cep telefonlarının okulda kullanımının yasaklanması veya sınırlanmasının ergenlerin duygusal sağlığı üzerinde olumlu etkileri olacağını kaydederek, ancak okulların öğrencilere acil durumlar için alternatif iletişim yöntemleri sunması gerektiğini ifade etti.
“Okullarda cep telefonu kullanımının kısıtlanmasının ev ortamında öğrencilerin daha fazla cep telefonu kullanma olasılığını arttırabileceğinin altını çizen Dr. Vogt, “Ancak bu durum, evde cep telefonu kullanımının artması gerektiği anlamına gelmemeli. Öğrencilerin boş vakitlerinde ilgi alanlarına yönelik aktivitelere yönlendirilmesi, aile içi iletişimin sağlıklı olması ve ebeveynlerin cep telefonu kullanımı konusunda kurallar ve sınırlamalar belirlemeleri, öğrencilerin hem eğitimlerine odaklanmalarını hem de boş vakitlerini sağlıklı bir şekilde değerlendirilmelerini sağlayabilir.” dedi.
Bu kuralları ve sınırlamaları planlamadan önce her ebeveyn ilk olarak kendi davranışlarını dikkate alması gerektiğini de kaydeden Dr. Vogt, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kendi telefon kullanımınızı sınırlayarak çocuklarınıza örnek olabilirsiniz. Çocuğunuza bu kuralların ve sınırlamaların nedenini açıklamak, uyku saatinden önce ve odaklanma gereken aktivitelerde cep telefonu kullanımını kısıtlamak, ekran süresini ayarlamak gibi stratejiler işinizi kolaylaştıracaktır. Tabii ki de her aile birbirinden farklıdır ve aile içi dinamiklere uygun stratejiler geliştirmek gereklidir.”