Özel Hayat Hastanesi’nden Dahiliye Uzmanı Dr. Mehmet Erdoğmuş, diyabet için 2 risk faktörünün genetik faktörler ve obezite gibi sonradan kazanılmış çevresel faktörler olduğunu işaret etti. Uzm. Dr. Mehmet Erdoğmuş, “Toplumumuzun maalesef üçte biri obez. Obezite arttıkça diyabete eğilim de artıyor. Diyabeti kontrol altına alırsanız birçok hastalığı kontrol altına almış oluyorsunuz” dedi.
Uzm. Dr. Mehmet Erdoğmuş, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen ve son yıllarda oranı gittikçe artan diyabetle ilgili bilgi verdi. Diyabete yakalanan kişi sayısının gittikçe arttığına vurgu yapan Dr. Erdoğmuş, fazla kilonun şekere davetiye çıkardığına da işaret etti.
Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olarak ikiye ayrıldığını ifade eden Uzm. Dr. Mehmet Erdoğmuş, Tip 1’in daha çok çocuklarda görüldüğünü, Tip 2’ de toplumun neredeyse %50’si diyabet ve diyabete dönüşecek (eğilimli) kişilerden oluştuğunu belirtti. 7 yıl öncesi araştırmaya göre toplumumuzda 7 kişiden 1’i tip 2 diyabet, 15 kişiden 1’i de diyabet öncesi gizli diyabet, 3 kişiden 1’i de Obez. Diyabet ve diyabete eğilimli olan hastalar toplumun %50 si. Neredeyse 2 kişiden 1’i diyabet yada diyabete eğilimli olacaktır. Uzm. Dr. Mehmet Erdoğmuş şunları söyledi: “Tip 1 daha çok çocuklarda görülen bir grup, genetik bir alt yapısı yok. Genelde koma ile birden ortaya çıkıyor. Genel olarak doğumdan 30 yaşına kadar görülebilir. Buna şeker ölçümlerinde rastlanmadığı için, önceden teşhis etmek zor oluyor. Bu önlenebilir yada geciktirilebilir bir diyabet tipi.”
“Beyin şeker olmadan yapamaz”
Beynin şeker olmadan hayati fonksiyonlarını yerine getiremeyeceğine dikkat çeken Dr. Erdoğmuş, “Şeker beynin enerji kaynağı, bunun için şekerin düşmemesi lazım. Kan şekerini yükselten kortizon, adrenalin gibi hormonlar var. Yemek yediğimizde de insülin devreye giriyor. Pankreasta depoda bulunuyor yemekle birlikte artıyor. Çok su içme, sık idrara çıkma, kilo kaybı, ağız kuruması gibi şikâyetler olursa hasta bize geliyor. İdrarda da şeker yükselince kişiler sık idrara çıkıyor. Yemek sonrası baş ağrıları da oluşabiliyor. Ailesinde şeker hastası olan bende de var mı korkusu ile geliyor. Kilo fazlası olanlar diyabete daha yakındır. Kan şekeri normalde 100 mg/dl altında olması lazım, onun altında ise şeker hastalığı olma ihtimali azalıyor. 100 mg/dl- 126 mg/dl arasında çıkarsa açlık kan şekeri, o zaman yükleme testi dediğimiz bir test yapıyoruz. Bu testte, 75 gr şeker veriyoruz. Önce açken bakıyoruz 2 saat sonra şekeri tekrar ölçüyoruz. 200 ve 200’ün üzerine çıktığı takdirde şeker hastası olduğuna karar vermiş oluyoruz” şeklinde konuştu.
Diyabet demek, artık kalp hastalığı demek
Şeker tanısı konulan kişilere uyguladıkları yöntemlerle ilgili bilgi de veren Dr. Erdoğmuş, diyabetin artık kalp hastalığı ile eşdeğer olduğuna da vurgu yaptı. Dr. Erdoğmuş, “Tanı koyulan kişilerin, ideal kilosuna gelmesi için diyet veriyoruz ve egzersiz öneriyoruz. Bunlara, yaşam tarzı değişikliği diyoruz ve çalışma hayatına göre diyet öneriyoruz. Hastanın durumuna göre ilaç tedavisine başlıyoruz. Beslenme alışkanlığı konusunda uyarıyoruz. Öğünü 3’e ayırıyoruz. 3 ana öğün ve 3 ara öğün almasını öneriyoruz. Bunları yaptıktan sonra hastamızı kardiyoloji doktoruna yönlendiriyoruz. Koroner arter hastalığı dediğimiz hastalık ve diyabet eşdeğerdir. Bu hastaları yılda 1 kez kalp doktoruna gitmeleri gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Diyabet, dinamik bir rahatsızlık”
Dr. Erdoğmuş şöyle devam etti: “Tip 2 diyabet tanısı konduktan
sonra bir de göz doktoruna yönlendiriyoruz. Tip 2 yavaş seyreden bir hastalık
olduğu için bu hastalık ortaya çıkmadan önce gizli diyabet, yani bozulmuş
glikoz toleransı dediğimiz dönemler var. Sinsi bir şekilde hastalıklara yol
açabiliyor. Dinamik bir hastalık. Bu hastalık ortaya çıkmadan önce göz
damarlarında bir kanama yapmış mı diye bakılmalı. Tüm dünyada sonradan oluşan
körlüklerin birinci sıradaki sebebi şeker hastalığıdır.”
Diyabetin birçok önemli rahatsızlığa sebebiyet verdiğini de belirten Dr. Erdoğmuş, “Diyabet pıhtılaşma bozukluğuna da yol açarak ani felç oluşumuna da sebep olabiliyor. Yakınlarında kalıcı böbrek yetmezliği olan diyalize giren kişiler var ise, bunların durumlarını çektikleri zorlukları görüyorlardır. Kalıcı böbrek yetmezliğine geçiş olmaması için bu hastaların yakın takipte ve kontrolde olmaları gerekiyor. Diyabet kronik böbrek yetmezliği hastalığına da sebep olabiliyor. Diyabet hastalığının kansere eğilimi de arttırdığını biliyoruz. Bazı kanserlerin oluşuma zemin hazırlıyor. Kanser eğilimi de şeker hastaların da oldukça fazla bunun da göz ardı edilmemesi gerekiyor, bu nedenle muhakkak kontrol edilmeliler. Diyabeti kontrol altına alırsanız birçok hastalığı kontrol altına almış oluyorsunuz. Tüm dünyada ekstremite (uzuv) kayıplarında trafik kazası birinci sebepken, uzuv kayıplarında tip 2 diyabet 2.sırada yer almaktadır ” dedi.