‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ çerçevesinde Yeşim Grup’ta organize edilen bilgilendirme söyleşisi, Yeşimlilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti.
Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği (ONKODAY) iş birliğiyle düzenlenen programa, SBÜ Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Birol Ocak ve Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden Hemşire Elif Pişkin konuşmacı olarak katıldı. Programın konuk konuşmacıları, meme kanserinde teşhis ve tedavi yöntemleriyle ilgili katılımcıları bilgilendirdi. Söyleşinin başında maket üstünde kolay teşhis yöntemlerini uygulamalı olarak gösteren Hemşire Elif Pişkin, “Meme muayenesi 20 yaşından sonra her kadının alışkanlık haline getirmesi gereken önemli bir konu. Bir kadının ayda en az bir defa kendini muayene ederek memesini ve vücudunu tanıması gerekiyor. Memesini tanımayan birinin dokunduğunda memesindeki değişikliği ya da kitleyi anlayabilmesi biraz zor. Öte yandan meme muayenesi için en sağlıklı dönem, adetten bir hafta sonrası, yani 7. veya 10. gün. Adet görmeyen kadınlar ise her ay belirledikleri bir günde bu muayeneyi yapabilirler. Uygun zaman ve düzenli muayeneyle memede herhangi bir değişiklik söz konusuysa erken teşhis edilen farklıların tedavisi de kolay oluyor” diye konuştu.
Pişkin, şöyle devam etti:
“Mememizi önce gözlemleyeceğiz, daha sonra da ellerimizle muayene edeceğiz. Mememizi gözlemlerken meme kanseri belirtilerini bilmemiz de önemli. Örneğin mememizin üzerinde portakal kabuğu görüntüsü, gamze gibi çukurlar, egzama gibi deri döküntüleri veya memeler arasında boyut farklılığı, meme uçlarında içe doğru çökme varsa ve meme ucuna yapılan masajdan sonra kanlı ya da kahverengi bir akıntı oluyorsa meme kanserinden şüphelenebiliriz. Memedeki tümörün ilk atladığı yer koltukaltı, muayene sırasında orayı da ihmal etmemeniz gerekiyor.”
SBÜ Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Birol Ocak ise, “Meme kanseri bizim için son derece önemli. Basitçe anlatmak gerekirse temel fonksiyonu süt salgılamak olan memedeki süt bezlerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonrası meme kanseri oluşuyor. Meme kanserinin bir buz dağı gibi görünen yüzünün dışında bir de görünmeyen yüzü var. Bu görünmeyen yüzü, erken teşhis alamayan, geç evrede tanı alan hastalar açısından son derece önemli. Bu hastalıkla ilgili teşhis ne kadar erken konursa sonraki yaşamınızda bir daha o hastalıkla karşılaşmadan yaşayabilmemiz de o kadar artıyor. Tanı aşaması gecikirse de ümitsiz değiliz, çünkü bilim çok ilerledi. Ancak yine de bu hasta grubu, erken tanı alan hasta grubu kadar şanslı olmuyor. O yüzden bizim hedefimiz, buz dağının görünen ve görünmeyen yüzünün farkına varıp erken teşhisle yaşamınızı daha sağlıklı hale getirmek” dedi.
Dr. Ocak şöyle devam etti:
“Erkek ve kadınlarda en sık gözlenen kanser türü, meme kanseri. Erkeklerde öldürme oranlarına baktığımızda meme kanseri, akciğer kanserinden sonra 2. sırada yer alıyor. Kadınlarda ise yıllardır ilk sıradaki yerini koruyor. Fakat son dönemdeki verilere baktığımızda meme kanserinin görülme sıklığı artmış olsa da insanların bilinçlenmesi ve hastalığın erken teşhisi sayesinde ölüm oranlarında düşüş gözlemleniyor. Bunda erken tanı ve etkin tedavinin de önemli bir payı var. Bizim için önemli bir diğer konu da risk faktörleri. Yaşla birlikte, özellikle 50 yaşından sonra meme kanseri riski de artıyor. Öte yandan obezite, ailede kanser öyküsü, doğurganlık süresi, sigara ve alkol kullanımı da meme kanseri oluşumunu tetikliyor.”