Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi, 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın her geçen gün arttığını, bu durumun kadınların yaşam haklarını tehdit ettiğini vurguladı.
Açıklamada, “Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet azalmak şöyle dursun her geçen gün artmaktadır. Kadınların bedeni, kimliği ve emeği üzerindeki baskılar yoğunlaşmaktadır” denildi.
Türkiye’nin cinsiyet eşitliği sıralamasında bir önceki yıla göre gerileme yaşayarak 129. sıraya düştüğüne dikkat çekilen açıklamada, “Bu uçurum içerisinde kadınlar afetlerle, savaşlarla, salgın hastalıklarla, erkek egemen zihniyetin birer birer haklarını tırpanlamaya çalışmasıyla, özgür eşit ve adil bir yaşam uğruna mücadele etmektedir” ifadelerine yer verildi.
Savaş mağduru kadınlara dikkat
Açıklamada, “2023 yılında sanatın, teknolojinin, tıbbın gelişmelerini konuşuyor olmamız gerekirken hala devam eden savaşlar, işgaller ve ambargolar nedeniyle yaşanan vahşete tanıklık ediyoruz” denildi.
Savaştan kaçmaya çalışan binlerce kadın ve çocuğun insan onuru ile bağdaşmayacak yaşam koşullarında hayatta kalma mücadelesi verdiğine dikkat çekilen açıklamada, “Devletlerin ve iktidarların siyasi hırsları ve mülkiyet iddiaları yine kadınlar ve çocukların yaşam hakkının önüne geçiyor” denildi.
Nafaka hakkının elinden alınmaması talebi
Türkiye’de de henüz 6 Şubat depreminin yaraları sarılmamışken, verilen kayıpların acısı dindirilememişken, kadınların nafaka haklarının ellerinden alınmaya çalışıldığına dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Nafaka miktarlarının yoksulluk sınırı altında belirleniyor olması, nafaka yükümlüsünün nafaka ödememek için gelir azaltmak amacıyla mal varlığını gizlemesi, nafaka tahsilatlarının yapılamaması, yükümlülük ihlalinde etkin cezai müeyyidelerin olmamasının konuşulması gerekirken nafakanın süresinin gündemde olması kabul edilemez.”
Amaç kadının eve hapsedilmesi
Eril zihniyetin tek niyetinin nafaka yükümlülüğünü süreli hale getirmek değil, Anayasa değişikliği ile kadınları sosyal alanlardan uzaklaştırıp eve hapsetmek, baba, koca ya da ağabey gibi bir erkeğin bakımına muhtaç hale getirmek olduğunun farkında olunduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bu değişikliklerin aile kavramı altına gizlenerek meşrulaştırılmaya çalışıldığını ve kadınların bedenleri, kıyafetleri, çalışma alanları ve imkânları bakımından toplumsal cinsiyet eşitsizliğine mahkum edilmek istendiğini biliyoruz.”
Hak kayıplarına izin verilmeyecek
Cumhuriyetimizin 100. yılında, nice mücadeleler sonucunda kazanılmış olan haklarımızın kaybına müsaade edilmeyeceğinin vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Haklarımızın kaybına yol açacak her türlü girişimin karşısındayız. Kadın kazanımlarının kaybına yol açacak her türlü söylem ve yasal düzenlemenin kadınların yaşam haklarına saldırı oluşturduğu açıktır.”
Bursa Barosu olarak, kadının insan haklarının temel insan hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatan açıklamada, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın sonlanıncaya kadar mücadeleye devam edileceği belirtildi.