Nilüfer Belediyesi’nin 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle düzenlediği “Nilüfer Çayı Temiz Aksın Yürüyüşü”nde çevre adına endişeler dile getirildi.
2022 yılını “İklim Yılı” ilan ederek iklim değişikliğine yol açan faktörlere ve bu konuda alınabilecek önlemlere dikkat çekecek çalışmalar yapan Bursa Nilüfer Belediyesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Nilüfer Çayı Temiz Aksın Yürüyüşü” organize etti.
Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Çevre Platformu ile birlikte organize edilen etkinlikte, Uludağ’dan çıkarak kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan ve Bursa Ovası’nı sulayan, ancak endüstriyel atıklar nedeniyle artık simsiyah akan Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğe dikkat çekildi. Bu amaçla Nilüfer Çayı kenarındaki 4 ayrı rotada düzenlenen doğa yürüyüşüne, “Nilüfer Çayı Temiz Aksın” sloganıyla çok sayıda çevreci katıldı. Yürüyüşe katılanlar, Nilüfer Çayı’nın temiz ve kirli akan bölgelerinden numuneler de aldı.
Bursa Çevre Platformu’nun paydaşı olarak etkinlikte yer alan Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, DOĞADER, EKODER ve Tarım Orkam-Sen ile Nilüfer Kent Konseyi üyeleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün artık kutlanacak bir gün değil, doğanın ve çevrenin yok oluşuna ağıt söyleme günü olduğunu ifade ettiler.
Bursa’nın, çok değil bundan 30 yıl önce “Yeşil Bursa” adıyla anıldığını ama nüfus yoğunluğu, çarpık kentleşme, kaçak sanayileşme sonucu kentin betonlaştığını, tarımı biterken, havasının suyunun kirletildiğini belirten çevreciler, “Artık Bursa havası en kirli şehirlerden biri ve şehir merkezinden geçen dereleri, fabrikaların deşarj ettiği kimyasal atık halinde akıyor. Verimli Bursa ovalarındaki tarım alanları hızla betonlaşıyor. Bu böyle devam ederse, önümüzdeki birkaç yıl içinde gıda ve su krizi yaşamamız kaçınılmaz görünüyor. Suyuyla ve havasıyla Bursa’yı besleyen; Bursa’nın yaşam kaynağı Uludağ dereleri ise; oteller bölgesinden ve diğer tesislerden gelen evsel ve kimyasal atıklarla daha kaynağında kirletiliyor. Temiz akan su kaynakları ise, su daha toprağa düşmeden kaynağından borularla yerel yönetim ve su şirketlerin kurduğu su fabrikalarının depolarına ve kasalarına akıyor. Su şehri Bursa hızla kuraklığa itiliyor” dediler.
Bursa’nın en önemli su kaynağı olan Nilüfer Çayı’nın çıktığı yerdeki berraklık ile kentin içinden geçtikten sonraki simsiyah görüntüsü arasındaki farkın dehşet verici olduğunu vurgulayan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, “Nilüfer Çayı, Bursa’yı besleyen ana damarlardan bir tanesi. Başladığı noktadan 40 kilometrelik mesafe boyunca dört etaptan oluşan parkurlarda gruplar halinde yürüdük. Nilüfer Çayı’nın hem temiz hem kirli bölgelerinden numuneler alarak, çayın nasıl kirletildiğini göstermek istedik. Artık Nilüfer Çayı’nın mutlak suretle temiz akmasını sağlamak lazım. Bunu söylemekten bizim dilimizde tüy bitti. Buradan yetkililere tekrar seslenmek istiyoruz. Kaçak endüstrinin yapıldığı, kaçak boyahanelerin ve kontrolsüz üretimin olduğu işletmelerde sıkı denetimler yapılsın. Bu işletmelerin deşarjları kontrol edilsin. Başladığı yer o kadar temiz ki, burada balık tutanlar var. Ancak Nilüfer Çayı’nın Geçit’teki bölümünden numune aldığımızda, bugün hangi boyahanede, hangi renk, hangi türde kumaşların boyandığını tahmin yapabileceğimiz duruma geliyoruz. Bu dünya bizim, Bursa bizim. Çevreyi kirletmeden gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor” diye konuştu.
Suyun tüm canlılar için en temel yaşam hakkı olduğunu ve bu konuda artık gerçekten kritik bir eşikte olduğumuzu kaydeden Başkan Erdem, “Sanayi alanları arttıkça endüstriyel atıklar da artıyor ve bu suların arıtılmadan su kaynaklarına deşarjı sonucu Nilüfer çayı kirleniyor. Bu kirliliğe rağmen Nilüfer Çayı tarımsal üretimde sulama suyu olarak da kullanılıyor. Sonuç olarak sadece suyumuz değil, toprağımız ve gıdamız da kirleniyor. Çevreye karşı sorumsuz davranarak ekolojik dengeyi işte böyle kendi ellerimizle bozuyoruz. Nüfus arttıkça tarım ve sanayi alanındaki su ihtiyacı da artıyor, kişi başına düşen su miktarı azalıyor. Su, tüm canlıların ve ekosistemlerin varlığı için vazgeçilmezdir. Gelecekte belki de su savaşlarına bile tanık olacağız. Ancak bizler var olan su kaynaklarımızı da doğru kullanamıyoruz. Yaşam kaynağımız olan su kaynaklarının kirletici faktörlerden korunmasını sağlayamıyoruz. Bunun en çarpıcı göstergesi Nilüfer Çayı’dır. Nilüfer Çay’ı için derhal önlem alınmasını istiyoruz” dedi.