CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden 2022 Bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Bütçe konuşmasında kur faiz ilişkisinin verdiği zararı ve kur ihracat etkileşimini özetleyen Karabıyık’ın konuşması şöyle:
“Türkiye’de iki kriz birden yaşanıyor; hem ekonomide kriz var hem de tek adam rejiminin yarattığı kriz var. Dünya’da da salgın krizi var; ancak bu durum bizdeki krizleri daha da derinleştiriyor. Esas mesele Türkiye’deki hem ekonomi hem de tek adam rejiminin yarattığı yönetim krizidir; ancak siz bu krizi görmezden geliyorsunuz, algı yönetimiyle, her şeyi iyi göstermeye çalışıyorsunuz.
Devlette kurumsal çöküş var; tarafsız hiçbir devlet kurumu kalmadı “liyakat ve kariyer” deseniz, bitti; orta vadeli programın vizyonu yok ve maalesef, temennilerden öteye gidemiyor, kredibilitesi de düşmüş durumda, sürekli hedefler, yanlış politikalarla revize edilmek zorunda kalıyor; zaten 2023 hedeflerinizi de tam yarı yarıya indirdiniz.
Orta vadeli program gerçeklerden uzaklaşmış durumda ve bir cümle bunu çok iyi özetliyor: “Ağırlık olarak yurt içi tasarruflar ve doğrudan yatırımlarla -yurt içi tasarruflar ve doğrudan yatırımlarla- finanse edilen verimli alanlara yönlendirilmiş yatırımlara dayalı büyüme yapısı.” Hangi yurt içi tasarruf, vatandaşta tasarruf mu var? Hangi doğrudan yabancı yatırımcı? Güven duymadığı için Türkiye’ye doğrudan yatırımcı mı geliyor? Gelenler zaten vurkaççılar. Türkiye’nin riskini gösteren CDS’ler 500’ü geçti, bunu unutmayın!
Türk Lirasını doların önüne attınız ve pul ettiniz!
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle demişti: “Para tıpkı bayrak gibi, tıpkı millî marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler.”
Peki sonra ne oldu? Türk lirasını nerelere getirdiniz? Doların önüne attınız ve pul ettiniz. Kur artınca ne oldu? Zaten ağır olan borç yükümüz değeri düşen Türk lirasıyla daha da arttı ve bu süreçte, sadece birkaç ay içerisinde dış borç yükümüz 2,2 trilyon arttı; bu vatandaşın cebinden milletin sırtından çıktı!
Merkezî yönetimin borçlarına baktığımız zaman, Merkezî yönetimin toplam borçlarının yüzde 60’ının döviz cinsinden, yüzde 20’sinin sabit faizli, yüzde 20’den fazlasının değişken faizli olduğunu görüyoruz. Yani, borçların yüzde 80’i hem faize duyarlı hem de döviz kurundaki artışa duyarlı. Dolayısıyla ikisi de arttı. Yaptığınız faiz indirimi neye yaradı? Merkezî yönetimin borçlarının hem faizi arttı hem de kur artınca yeniden borç yükü arttı.
El birliğiyle Merkez Bankasını perişan etmeye uğraşıyorsunuz!
Merkez Bankası üç ayda toplam 4 puanlık faiz indirimi yaptı.
Faiz indirimi yapılır; ancak doğru politikalarla yapılır, doğru yöntemlerle ve güven üstüne inşa edilir.
Peki yaptığınız 4 puanlık faiz indiriminden sonra ne oldu? Merkez Bankasının borçlanma faizi 5 puan arttı. Yani siz güya bir faiz indirimi yaptınız; ancak Merkez Bankası artık fonladığı bankalardan borç kullanırken 5 puan daha fazla ödüyor. El birliğiyle Merkez Bankasını perişan etmeye uğraşıyorsunuz.
İçinde atadan, dededen kalma varlıklar olan, hiçbir emek harcamadığınız, adına “Varlık Fonu” dediğiniz ve borçlara karşılık gösterdiğiniz fonun değeri, siz oyun içerisinde kural değiştirince, birkaç ay içerisinde 34 milyar dolardan 20,5 milyar düştü. Bu varlıkları erittiniz; atalarımızın, dedelerimizin de kemiklerini sızlattınız.
Bugünü yaşıyorsunuz, gerisini düşünmüyorsunuz!
Hani kur artınca ihracat da artacaktı? Bakın, eğer sepet kur artışına ihracat ayak uydurabilseydi ekim ayında 216 milyar dolar değil, 450 milyar dolarlık ihracat olması gerekirdi; Artık kendinizi kandırmayın! İthal girdi oranı bu kadar yüksek bir üretime sahip ülkemizde hangi maliyetle yeniden üreteceksiniz? Siz maalesef bugünü yaşıyorsunuz, gerisini düşünmüyorsunuz.
Son 8 yılın verilerine baktığımızda, sekiz yılda sepet kurun yüzde 254 arttığını; ancak ihracattaki artışın sadece yüzde 33 olduğunu görüyoruz. Yani sepet kurdaki 1 birimlik artışa karşılık ihracattaki artış 0,13 birim. Bir de üstelik düşük TL ihracatı artırmadığı gibi Türkiye’nin yarattığı katma değeri de ucuz fiyatla dışarıya transfer ediyor ve gidiyor.
AKP döneminde yoksulluk en çok kadınları ve çocukları etkiledi!
Siz aileleri de yoksullaştırdınız. Dünya Sefalet Endeksi’nin raporuna göre 156 ülke içerisinde 21’inci sırada, Avrupa’da da ilk sırada. AKP döneminde yoksulluk en çok kadınları ve çocukları etkiledi. Çocuklar yoksulluğu derinden hissediyor. Erkenden büyümek zorunda kaldılar, çalışmak zorunda kaldılar, oyun oynamayı bilemediler, çocukluklarını yaşayamadılar. Bunu sizin verileriniz söylüyor; TÜİK: “5-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 1 milyon.” diyor; bu da sizin karneniz!
Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna göre her yıl en az 70 çocuk iş cinayetine kurban gidiyor. 2012 yılında, aileye bakmakla yükümlü olan ebeveyni işsiz olan çocuk sayısı 1 milyon 210 binken bugün 1 milyon 840 bin yani çocukların ebeveynleri işsiz kalmış.
Peki işsizlikle nasıl mücadele ediyorsunuz…
On dokuz yıldır iktidarsınız, bu süreçte ilk defa istihdam paketini 2004’te yaptınız, en son paketi de 12 Mart 2021’de yaptınız. En son KOBİ’lere yönelik ilave istihdama destek paketi de var yani on dokuz yılda 17 istihdam teşvik paketi, 7 ekonomi paketi; 24 paket var ancak işsizlikte gelinen nokta ortada!
Yarattığınız girdabın neticesinde artık gidiyorsunuz!
Ayrıca, tek adam rejimiyle öyle iddia ettiğiniz gibi sorunlara hızlı çözüm üreten bir mekanizma da kuramadınız. Liyakatlerinden ziyade sadakatleri ölçüsünde göreve getirilen bürokratlar, sık sık görevden almalar ve görev değişiklikleriyle yönetilmeye çalışan bürokrasi, ülkenin sorunlarına çözüm üretemiyor. Fiiliyatta işlevini yitirmiş, bitmiş bir AKP var.
Size ne Maliye Bakanı dayanıyor, ne de Merkez Bankası Başkanı dayanıyor, üç yılda 4 Merkez Bankası Başkanı, 3 Maliye Bakanı oldu, o da sadece yirmi sekiz ayda.
Sistem, Cumhurbaşkanını ve partisini krizleri yönetemeyen aksine daha da derinleştiren bir girdaba sürükledi ve bu girdabın neticesinde artık gidiyorsunuz.
Sarayınız, “Barınamıyoruz.” diye sesini duyurmaya çalışırken susturmaya çalıştığınız, Ankara’ya sokmadığınız o gençlerin olacak!
“Ben kaybedersem sen de kaybedersin.” “Ben yoksam kriz var.” “Ben yoksam kaos var.” sözleriyle algı yönetiyordunuz, artık bunlara da kimse inanmıyor.
Asıl siz gidince bu ülke kazanacak; liyakat gelecek, demokrasi gelecek, istihdam yaratılacak çünkü kalkınma olacak, üretim olacak, kalkınmanın payı yoksulun da emeklinin de emekçinin de cebine girecek. Özgür olacak gençler, hani sarayınız var ya sarayınız, işte o sarayınız “Barınamıyoruz.” diye sesini duyurmaya çalışırken susturmaya çalıştığınız, Ankara’ya sokmadığınız o gençlerin olacak. Merak etmeyin gençler, geliyor gelmekte olan, bütün sorunlar bitecek. Merak etmeyin çalışanlar, işsizler, emekliler, emekçiler, işsiz öğretmenler, dersine kavuşamamış, sınıfına kavuşamamış öğretmenler. Merak etmeyin kadınlar, gençler, çocuklar, Türkiye’deki yoksullar, geliyor gelmekte olan, bütün sorunlarınız sona erecek.