Mahsa Amini’nin ölümüyle İran’da başlayan protesto gösterilerinin doğrudan başörtüsü sorunu ile bağdaştırılamayacağını vurgulayan uzmanlar, halkın giderek yoksullaşmasının protestoların büyümesindeki en önemli iç faktör olduğunu söyledi. Siyaset Bilimci Güler Kalay, “İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üyelik statüsünü alması, Amerika ile nükleer anlaşma müzakerelerinin çökmesi ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi’nin BM Genel Kurulu’nda ABD’ye yönelik sert konuşması dikkate alındığında Amini olayını sadece ‘kadın hakları’ ya da ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliği’ üzerinden okumak eksik kalacaktır.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Merkezi Müdür Yardımcısı Siyaset Bilimci Güler Kalay, İran’da Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestolarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Olayların arka planı kapsamlı okunmalı
İran’daki protesto gösterilerini doğrudan kadın başörtüsü sorunuyla bağdaştırmanın mümkün olmadığını vurgulayan siyaset bilimci Güler Kalay sözlerine şöyle devam etti:
“Protestocular Amini’nin ölümüyle hareket geçtiler ancak bunun arka planını kapsamlı okumak gerekiyor. Ülke içinde ekonomik ve siyasi nedenleri vardır ancak uluslararası nedenleri ve rol oynaması muhtemel dış faktörleri görmezden gelemeyiz. İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üyelik statüsünü alması, Rusya’nın Ukrayna’da kullandığı insansız hava araçlarını büyük oranda İran’dan tedarik etmesi, Amerika ile nükleer anlaşma müzakerelerinin çökmesi ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi’nin New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinin ardından BM Genel Kurulu’nda ABD’ye yönelik sert konuşması dikkate alınacak olursa Amini olayını sadece “kadın hakları” ya da “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” üzerinden okumak eksik kalacaktır.”
İran rejimi hedef gösteriliyor
Özellikle uluslararası örgütlerin ‘kadın sorunu’ çerçevesinde İran rejimini hedef alan protestolar olarak sunduğu İran’daki gösterileri, 2009 yılındaki Yeşil Devrim’den sonraki en büyük kitlesel hareket olarak değerlendirmenin mümkün olduğunu belirten Kalay, “Etnik olarak Kürt olan Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestolar bugün otuzdan fazla ile sıçramış durumda. Protestoların bu kadar hızlı yayılmasının ve konjonktürel olarak böylesine kritik bir zamana rastlamasının tesadüf olamayacağı titizlikle analiz gerektiren bir konudur” diye konuştu.
İran’da Kürt kartının oynanması muhtemeldir
Rusya-Ukrayna çatışmasıyla başlayan süreçle birlikte uluslararası ilişkilerde dengelerin değişmekte olduğuna dikkat çeken Siyaset Bilimci Güler Kalay, “Değişimin sancısız olması mümkün değil. Bu nedenle kimi ülkelerdeki dinamiklerin üzerine gidilmesi, iç ve dış faktörlerin harekete geçirilmesi olasıdır. Dağlık Karabağ sorununun yeniden sıcak çatışmaya dönüşmesi gibi İran’daki gösterilerde de dış unsurların etkisinin varlığı olasıdır. İran’ın dış politikada attığı adımların iç siyasi durumuyla baltalanması pekala iç dinamiklerinin fitillenmesiyle gerçekleştirilebilir. Diğer yandan şimdiye kadar Kürt kartı en aktif olarak Türkiye ve Suriye’de oynandı ancak İran’da da oynanması muhtemeldir” dedi.
Protestolarda ekonomik ve siyasi talepler var
Siyaset Bilimci Güler Kalay, İran’ın son yıllarda gerek pandemi gerekse uluslararası yaptırımlar nedeniyle ekonomik olarak zor zamanlar yaşadığını söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Ülke halkındaki genel hoşnutsuzluk, dini lider Hamaney’in sağlığıyla ilgili endişeler ve halefiyle ilgili söylentilerle daha da büyümektedir. Ülke içindeki liberallerle muhafazakarlar arasındaki çatışma da önemli iç siyasi dinamiklerden. Halkın giderek yoksullaşması, protestoların büyümesindeki en önemli iç faktör. Bu nedenle protestolarda hem ekonomik hem de siyasi talepler var. Uluslararası faktörlere tekrar göz atarsak, Rusya-Ukrayna savaşının ABD ve AB üzerindeki etkisine değinmemiz gerekir. Avrupa’yı soğuk ve zor bir kış bekliyor. Rus gazının ikamesini Orta Doğu gazıyla yapmak için İran’la müzakere etmek gerekiyor.”