Deloitte, 2020 yılında açıkladığı Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon (TMT) Öngörüleri raporunda alçak dünya yörüngesi (LEO) olarak adlandırılan ve Dünya’nın etrafında 160 ile 2 bin km arasındaki yörüngede yer alan uyduların ya bir devrim yaratacağını ya da uzay çöpüne dönüşeceğini belirtmişti. Üç yıl sonra ise henüz kesin bir karara varılmamış olsa da pek çok şirket bir devrim olduğu konusunda hemfikir. Deloitte Global, 2023’ün sonuna kadar 5 binden fazla geniş bant uydunun LEO’da olacağını ve bu uyduların gezegenin her yerinden yaklaşık bir milyon aboneye yüksek hızlı internet sağlayan iki uydu grubu oluşturacağını tahmin ediyor. LEO uydu grubu kurmayı planlayan her kuruluşun başarılı olduğu düşünüldüğünde 2030 yılına kadar 7-10 rakip ağın faaliyete geçmesi ve toplamda 40-50 bin uydunun 10 milyondan fazla son kullanıcıya hizmet vermesi bekleniyor.
Yörüngedeki 31 binden fazla nesne takipte
Yüksek sayıda uydunun yörüngede yer alması çarpışma riskini önemli ölçüde artırırken bu artış, sektörde yer alan şirketlerin de iş birliği yapmasını zorunlu hale getiriyor. Uyduların birbirleriyle çarpışmasının yanı sıra izlenemeyen uzay enkazının uydulara çarpmasını önlemek için hareket halindeki tüm bu nesnelerin gerçek zamanlı ve büyük bir kesinlikle nerede olduğunun bilinmesi gerekiyor. Karşılaşılan bu zorluklarsa yeni sektörlerin ortaya çıkmasına ve bu sektörlerin hızla büyümesine yol açıyor.
Uydu geniş bant dağıtımlarında olması beklenen artış; yeni uygulamaların ortaya çıkması, fiyatların düşmesi, kapsamın ve güvenilirliğin artması ve bekleme sürelerinin düşmesi göz önüne alındığında kullanıcılar için iyi haber anlamına geliyor. Ancak olası bazı zorlukların da sektörün yatırımlarını yavaşlatacağı düşünülüyor. LEO’daki bu uydu kalabalığı nedeniyle birçok ulusal, bölgesel ve küresel marka spektrum, yörünge boşlukları, fırlatma kapasitesi ve karasal pazarlara erişim için mücadele etmeye de devam edecek.
LEO’da uydusu olan şirketler için en büyük zorluk uydularını tehlikeden uzak tutmak. Uzay gözetleme ağları, faal olan 6 binden fazla uydu da dahil olmak üzere yörüngedeki 31 binden fazla nesneyi takip ediyor. Bunun yanı sıra, zarar görmüş uydulardan kopan parçalardan ufak boya kalıntılarına kadar sayısı bilinmeyen ve izlenemeyen enkaz parçaları da alçak dünya yörüngesinde dolaşıyor. Uyduların birbiriyle çarpışmasının önüne geçmek ve enkazların da çalışan uydulara çarparak hasar vermesini engellemek için, tüm bu nesnelerin gerçek zamanlı olarak ve büyük bir hassasiyetle, uzay durumsal farkındalığı (SSA) olarak bilinen bir disiplinle nerede olduğunun bilinmesi gerekiyor. Ayrıca etkili uzay trafiği yönetimi (STM) olarak da bilinen uyduların fırlatılması, çalıştırılması ve Dünya’ya geri getirilmesiyle ilgili sağlam teknik ve düzenleyici standartlar da her geçen gün daha fazla önem kazanıyor.
Deloitte Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Lideri Metin Aslantaş, LEO geniş bant pazarının sadece büyümekle kalmayacağını aynı zamanda destekleyici pazarların gelişmesini de sağlayarak yeni ve dinamik bir ekosistem yaratacağını söylüyor. Aslantaş, oluşacak bu ekosistemin uzun vadede uygulanabilir olması için, sektörde yer alan tüm şirketlerin dikkatlerini ve kaynaklarını uzayı korumaya odaklaması gerektiğini belirterek “Bunların başında, 2032’ye kadar 1,4 milyar dolara ulaşabilecek ticari SSA sektörü geliyor. SSA sağlayıcıları, güçlü bilgisayar modelleriyle yer ve uzay tabanlı sensörlerin bir kombinasyonunu oluşturarak yörüngedeki nesneleri izleyerek yollarını tahmin ediyorlar. İyi geliştirilmiş bir ticari SSA yetkinliği ile hükümet verileri artırılabilir ve güvenilir bir ortak çalışma ortamı oluşturulabilir. Sivil uzay trafik yönetimi sorumluluğunu 2024 gibi erken bir tarihte devralmak için çalışacak ABD Uzay Ticaret Ofisi’nin fonlanması da bu pazarın gelişmesine yardımcı olabilir” diyor.