DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa
Hafif Yağmurlu
8°C
Bursa
8°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
15°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
11°C
Salı Hafif Yağmurlu
11°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C

BURSA BAROSU BAŞKANI AV. GÜRKAN ALTUN: İNSAN HAKLARI KARNEMİZİ İYİLEŞTİRMEK İÇİN ÖNCE ADALET!

BURSA BAROSU BAŞKANI AV. GÜRKAN ALTUN: İNSAN HAKLARI KARNEMİZİ İYİLEŞTİRMEK İÇİN ÖNCE ADALET!
A+
A-

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü… İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin BM’de kabulünün yıldönümünde, bir önceki yıldan daha kötü bir tabloyla karşı karşıya olmamız düşündürücüdür.

Ülkemiz, hak ihlalleriyle insan hakları liginde küme düşürülmüştür.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin temellerini oluşturan en başta yaşam ve özgürlükler olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere esenlikli bir yaşam düzeyine kavuşma; yasaların koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; barışçıl amaçlar için toplanma, örgütlenme; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme; din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüğü, adalete erişim, adil ve makul sürelerde yargılanma haklarının ne denli ihlal edildiğini ortaya koyan istatistikler can yakıcı boyuttadır.

2019 yılı sonu itibariyle AİHM önünde bekleyen davaların yüzde 25,2’si ile Rusya birinci sırada yer alırken, yüzde 15,57’si ile Türkiye’nin ikinci sırada yer alması, olumsuz tablonun net göstergelerinden biridir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre ise ülkemizde son beş yılda, özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana, gözaltında polis tarafından yapılan işkence ve kötü muamele belirgin bir şekilde artmıştır. Örgüt tarafından son yıllarda belgelenen kötü muamele ve işkence vakalarında mağdurlar adalete ulaşamamış, adil yargılama yapılmamıştır. Pek çok meslektaşımız da üstlendikleri davalar nedeniyle, müvekkillerine yöneltilen suçlamalarla uzun süreli tutukluluk yaşamaktadırlar. Sırf adil yargılanma talebini duyurabilmek için yapılan açlık grevinde bir meslektaşımız yaşamını yitirmiştir.

Bursa Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun bizzat açıkladığı istatistikler göstermektedir ki, komisyona 27 Temmuz 2018’den bu yana yapılan 6414 başvurunun 1214’ü yargıya ilişkin şikayetlerdir ki, bunlar; Suçsuzluk karinesinin ihlal edilmesi, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, tutuklamaya alternatif önlemlerin uygulanmaması ve savunma hakkının engellenmesidir.

En demokratik haklardan biri olan toplanma ve şikayet etme hakkını kullanan yurttaşlara yönelik kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanmasına yönelik şikayetlerin de, idari açıdan hiç bulmadığı gibi yargısal anlamda da karşılığını bulmadığı, yapanın yanına kar kaldığı, cezasızlığın yeni hak ihlallerine zemin yarattığı bir gerçektir.

2016 yılındaki darbe girişimi sonrasında ilan edilen ve 2 yıl süren OHAL uygulamaları kalıcı hale getirilmiş, siyasallaştırılan yargı eliyle verilen kararlarla binlerce yurttaşın hakları gasp edilmiştir.

OHAL KHK’leriyle, 19 sendika, bin 431 dernek ve 145 vakıf ve 375 sivil toplum kuruluşu kapatılmıştır.

ABD merkezli düşünce kuruluşu “Freedom House”’un “2018 Dünyada Özgürlükler Raporu”nda Türkiye, son 10 yılda “özgürlüklerin en çok azaldığı ülke” olarak tanımlanmış ve “kısmen özgür” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine gerilemiştir. Yüzlerce gazeteci, aktivist cezaevindedir.

AB raporlarında Türkiye işçi ölümlerinin en fazla yaşandığı ülke sıralamasında ilk sırada yer almaktadır. Cinsel tercihinden ötürü binlerce yurttaş, baskı ve korku altında yaşamakta, örgütlenme girişimleri engellenmektedir. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar verileri, kadın cinayetleri ülkemizi adeta korku tüneline çevirmiştir. Bunları önlemek amacıyla imzalanan İstanbul Sözleşmesi hükümlerine uyulmadığı gibi kaldırılmasına yönelik kamuoyu oluşturulmaya çalışılmakta, cinsel istismar mağduru kız çocukları tecavüzcüleriyle evlendirilmeye zorlanmakta, yetmiyormuş gibi mağduriyet örtüsüyle çocuk evliliklerini yasallaştırma sık sık gündeme getirilmektedir.

Sonuç olarak;

Ülkemizin insan hakları ihlallerindeki karnesini iyileştirmeye yönelik ilk adımın yargıyı siyaset kurumunun etki ve baskısından kurtararak bağımsız kılmak olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Etkili, objektif soruşturma ve kovuşturmayla suçluların cezasız bırakılmaması, haliyle adaletin tesis edilmesi yurttaşın devletine güvenini sağlayacak, bu güven domino etkisiyle toplumun kılcal damarlarına yayılacaktır. Biliyoruz ki toplumları ve devletleri yıkılmaz kılan adalet ve güvendir.

Ülkemizi yöneten siyasi iradenin son zamanlarda dillendirdiği reformun bunu sağlayacak içerikte olmasını diliyoruz.