6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin birinci yıl dönümünde, depremden en çok etkilenen bölgelerde yaşayanlar, bir yandan hayatını kaybeden yakınlarının yasını tutmaya devam ederken diğer yandan psikolojilerini iyi tutmaya çalışıyorlar. AVİTA Çalışan Destek Programı Klinik Psikoloğu Ahmet Turgut, deprem korkusuyla ve yaşanılan süreçle başa çıkabilme konusuna yönelik bilgiler verdi.
Türkiye’de resmi kayıtlara göre 50 binden fazla kişinin ölümüne neden olan depremlerin yıktığı bölgeleri yeniden inşa çabaları hâlâ devam ederken, psikolojik sancılar da devam ediyor. Bu doğal felaket, sadece fiziksel tahribatı değil, aynı zamanda toplumun duygusal denge ve güvenini sarsarak yoğun kaygı, korku, panik, sevdiklerini kaybetme korkusu ve belirsizlik gibi duygusal zorlukları da beraberinde getirdi.
Doğal afetler, insanların yaşamlarında derin izler bırakabilir ve travmatik deneyimler, bireylerde tekrarlayan kabuslar, kaçınma davranışları, anksiyete ve sürekli uyarılma durumu gibi Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtilerine neden olabilir. Travmatik olaylar sonrasında ilk bir ay bu tür belirtileri yaşamak, genellikle olayla baş etmeye çalışan insanların doğal bir iyileşme süreci olarak nitelendirilebilir. Ancak, bu belirtilerin bir aydan uzun süre devam etmesi durumunda, bir uzmana danışmayı gerektirebilir.
AVİTA Çalışan Destek Programı Klinik Psikoloğu Ahmet Turgut, deprem korkusuyla ve yaşanılan süreçle başa çıkabilme konusunda bazı önerilerde bulundu. Turgut: “Deprem korkusu, birçok insanın doğal bir tepkisi olabilir. Depremler, dünya üzerinde sıklıkla meydana gelen doğal olaylardır ve bu olaylar insanların güvenlik duygularını sarsabilir. Ancak, bu korkuya yönetilebilir bir şekilde yaklaşmak ve olası bir depreme karşı hazırlıklı olmak, ruhsal sağlığı korumak için önemlidir. Deprem korkusunun kaynaklarına baktığımız zaman iki başlıkta ele alıyoruz; geçmiş deneyimler ve bilgi eksikliği. Geçmiş deneyimler açısından baktığımızda büyük depremler yaşamış bireylerde, gelecekteki depremlerle ilgili endişe ve korkular tetiklenebilir. Bilgi eksikliği açısından ise depremler ve deprem riski hakkında yetersiz bilgi sahibi olmak, belirsizlik duygusu yaratarak korku ve endişeyi tetikleyebilir.
2023 yılında verdiğimiz hizmetlerin dağılımına baktığımızda en çok destek alınan konunun psikolojik danışmanlık olduğunu gördük. Psikolojik Danışmanlığın altında öne çıkan konu başlıkları arasında kaygı belirtileri, kayıp ve yas, duygu yönetimi ve zorlu yaşam olaylarının olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.
Klinik Psikolog Turgut yaptığı açıklamada; “Deprem, yas sürecini ve akut stres tepkilerini beraberinde getiren zorlayıcı bir afettir. Deprem sonrasında 1 aylık süreç akut dönem olarak adlandırılır ve hemen profesyonel müdahale önerilmez, ancak mağdurlara psikolojik ilk yardım sağlanılan bu kritik süreçten sonra devam eden belirtiler için psikolojik destek önemlidir. Yaşanılan depremin ardından 1 yıl geçmesine rağmen TSSB belirtileri ve deprem korkusuna yönelik psikolojik destek talepleri devam etmektedir. Yaşanılan doğal afetlerin; çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi derinden etkilediğini göz önünde bulundurarak, kalıcı psikolojik etkiler ve korkularla nasıl başa çıkılacağı konusunda aşağıdaki önerileri değerlendirmek yararlı olabilir.
1. Bilgi Edinme ve Farkındalık Geliştirme: Depremler ve güvenlikle ilgili doğru bilgi edinmek, gerçekçi beklentilere sahip olmanıza yardımcı olabilir.
2. Hazırlıklı Olma: Acil durum çantası bulundurmak ve aile ile acil durum planları yapmak, depreme karşı hazırlıklı olmanızı sağlar.
3. Duygusal Destek Alma: Aile veya arkadaşlarla konuşmak, duygusal yükü paylaşmak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak önemlidir.
4. Fiziksel ve Zihinsel Sağlığa Dikkat Etme: Rahatlatıcı aktiviteler ve nefes egzersizleri gibi yöntemlerle fiziksel ve zihinsel sağlığınıza özen göstermek önemlidir.
5. Pratik Alıştırmalar Yapma: Deprem anında yapılması gereken pratik alıştırmaları öğrenmek, kendinizi daha güvende hissetmenize yardımcı olabilir.
6. Güvenlik Kontrolleri: Ev ve iş yerinde güvenlik önlemlerini gözden geçirmek, deprem sırasında oluşabilecek hasarları en aza indirebilir.
Sonuç olarak, deprem korkusu bireyler üzerinde önemli etkiler bırakabilir. Ancak, bilinçli hazırlık, doğru bilgi ve psikolojik destekle bu korkuların üstesinden gelmek mümkündür. Toplumsal dayanışma ve uzman rehberliği, bireylerin duygusal sağlıklarını koruma ve felaketlere karşı dirençli bir zihin geliştirme sürecinde önemli bir rol oynar.” dedi.