Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl 9’uncusu düzenlenen Biyomühendislik Günleri çevrimiçi sempozyumunda konuşan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Covid-19’un, ciddi bir şekilde biyomühendislerin önemini öğrettiğini, Biyomühendisliğin, moleküler biyoloji ve genetiğin önünü açtığını söyledi. Konuşmasında beyin kimyası ile ilgili çalışmalarda bulguların önemine dikkat çeken Tarhan, Elon Musk’ın yaptığını üniversitelerin yapması gerektiğini kaydetti. Taş ve toprağa değil tasarımlara yatırım yapılması gerektiğini ifade eden Tarhan, bilimin nesnesi değil öznesi olmak için AR-GE’ye yatırım yapılmasının önemini belirtti. Sempozyumda Türkiye’nin önemli üniversitelerinden akademisyenler de katılımcılar ile sunumlarını paylaştı.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyomühendislik bölümü tarafından ‘9.Biyomühendislik Günleri’ başlıklı çevrimiçi sempozyum düzenlendi. Pandemi koşulları nedeniyle çevrimiçi düzenlenen 9. Biyomühendislik Günleri Sempozyumu, bu alanda eğitim gören öğrencileri uzman isimleri buluşturdu. İki oturumda gerçekleşen programın açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı Dr. Tuba Sevimoğlu gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Biyomühendisliğin nörobilim ayağı da var”
Kimya biyomühendisliğinin özellikle ilaç üretiminde ve çeşitli araştırmalar açısından önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biyomühendisliğin bir de nörobilim ayağı var. 2018’de Davos’ta neural network’ün önemi bütün dünyada patlama yaptı. Biyomühendisliğin biyoinformatik ayağı ve onunla ilgili olan nöro teknoloji ile birlikte kullanımı biyomühendisliğe yeni bir alan açtı. O dönemde tabii biyomühendislikte kimyacılar ağırlıklı gidiyordu. Onun üzerine bunlarla ilgili bazı dersler de koymayı ve araştırmalarla göz önüne almayı önemsemiştik. Şu anda bilimdeki gelişmelerle biyomühendisliği sadece ilaca indirgemek doğru değil. Biyomühendisliğin aynı zamanda nörobilim ayağını da ön plana çıkarmak gerekiyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Biyomühendislik kuantuma da dokunmalı”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insandaki beyin sisteminin üç şekilde çalıştığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Beyin elektriksel sinyal üretiyor, kimyasal ateşlemelerle çalışıyor ve bu mevcut çalışmalar içerisinde enerji akışı olurken bilgi akışı gerçekleşiyor. Elektriksel akış, kimyasal akış ve bunlarla eş zamanlı bilgi akışı oluyor. Bunlar beyinde oluşuyor. Beyin ile ilgili çalışmalarda biyomühendislik artık kuantuma da biraz dokunmalı. Beyin nasıl karar veriyor diye incelendiğinde elektrofizyolojik ölçümlerde görülüyor ki bir eylemle ilgili karar verdikten 300 milisaniye sonra P300 dalgası ortaya çıkıyor. O zaman karar veren beyin değil. Beynin üzerinde bir kuantum beyin var ve yeni bilinç çalışmalarında buna bilinç diyoruz. Beynin üzerinde evrensel enerji ile bağlantılı bir kuantum beyin var. O da karar vermeyi etkiliyor. Karar verdikten sonra beyindeki elektriksel potansiyel ortaya çıkıyor. Ondan sonra elektriksel potansiyel devam ettiği zaman kimyasal dönüşüme uğruyor. Kimyasal dönüşümüne uğradığında da o kalıcı bilgi haline geliyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bilimin öznesi olmak için AR-GE’ye yatırım yapmalıyız”
İnsanın bir bilgiyi beyne ilk olarak elektriksel olarak kaydettiğini ifade eden Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onu tekrar ederse veya çok güçlü bir duygusal yükle kabul ederse beyine bu sefer elektriksel değil kimyasal harflerle yazılıyor ve kalıcılaşıyor. Beyin kimyası ile ilgili çalışmalarda bu bulgular çok önemli. Elon Musk deney hayvanlarında beyin-bilgisayar ara yüzü çalışmaları yaptı. Bir maymuna oyun oynattı. Bunu aslında bir iş adamı mı yapacak? Üniversitelerin yapması lazım ama onlarda sermaye bizde ise fikir var. İkisini Türkiye’de bir araya getirmek mümkün değil. Amerika böyle değil. Elon Musk bir şeye karar verdiği zaman o işi en iyi bilenleri bir araya getirerek müthiş bir AR-GE ekibi kuruyor. Örneğin Amazon’un sahibi kazancının yüzde 80’ini AR-GE’ye yatıyormuş. Türkiye’de maalesef son zamanlarda ancak yüzde 3’e çıktı. AR-GE’ye yatırım yapmıyorsan ancak bilimin nesnesi olursun. Bilimin öznesi olacaksak yatırımı AR-GE’ye yapmalıyız. Biz maalesef taşa, toprağa yatırım yapan bir ülkeyiz. Tarım toplumlarında taşa, toprağa yatırım yapılır. Bilgi toplumlarında tasarımlara yatırım yapılır. Bilgiye yatırım yapılmadıkça kendi kendimize övünüp dururuz.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Covid-19 biyomühendislerin önemini öğretti”
Biyomühendisliği henüz Türk bilim dünyasının çok tanıdığını ve önemini fark ettiğini düşünmediğini belirten Tarhan, “Covid-19 çok ciddi bir şekilde biyomühendislerin önemini öğretti. Moleküler biyoloji ve genetik ile biyomühendislikteki öğrencilerimiz mezun olur olmaz işe girmeye başlayacaklardır. Mezun olmadan işe girenler bile olmaya başladı. Şu anda sağlık yatırımları dünyada ilk sıraya yerleşti. Biyomühendislik’de bu ikisinin sentezi yapılacak. Dijital bir evrendeyiz, evrensel veritabanı var. Evrensel veritabanının üzerinde önce bilgi var sonra matematik, geometrik tasarım, enerji, fizik, kimya geliyor yani madde ve ondan sonra da biyolojik canlı geliyor. Bunlar hepsi birbirinin halkaları, birbirinin içerisindeler. Madde diye bir şey yok aslında, madde bir enerji yoğunlaşmasıdır.” İfadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Biyomühendislikte devamlı alt disiplinler olacaktır”
Uygulama ortakları NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nde Track monitoring yani LCMS cihazları ile ilaç kan düzeylerine baktıklarını söyleyen Tarhan, “Biri toksikoloji yani madde de ölçüyor. Diğeri psikiyatrik ilaçlar için ilaç kan düzeyini ölçüyor. Mesela bir et parçası geliyor ve o etin hangi hayvana ait olduğunu proteininin iyon yüküne bakarak gösteriyor. Bir balın gerçek ya da sahte olduğunu gösterebiliyor. İlacın da uygunluğunu iyon yüküne göre söylüyor. Yüzde 99 üzerinde doğruluk sonuçları veriyor. Bütün bunlar biyomühendislik kapsamında yer alıyor. Beyin, kimya ve teknolojinin ortak kullanılması ile ilgili alanlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu alanları bilen kişiler şu anda geleceğin mühendisleri olacaklar. Bazısı kimyaya odaklanarak ilerleyecek bazısı nörobilime odaklı ilerleyebilir. Kişiler bunun kararını kendileri verecekler. Devamlı olarak alt disiplinler olur.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bilimlerin multidisipliner çalışması gerekiyor”
Biyolojik bilimlerle mühendislik bilimlerinin birlikte multidisipliner çalışması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Zaten şu anda da bilimlerin öyle tekilliği değil bilimlerin çoğulculuğu ve bütüncüllüğü ön planda. Eklektik yaklaşım ön planda. Bilimlerin takım halinde çalışması yeni keşifleri ortaya çıkarıyor. Çok gelişmiş ülkelerde doktordan çok mühendisler var. Tahmin ediyorlar, seçenekleri sunuyorlar ve işte daha kolay daha az hatasız yapıyorlar. Onun için bunların hayata geçirilmesi gerekiyor ama insanlık olarak bunu anlamamız için Covid-19 gibi bir tokat yememiz gerekiyormuş. Covid-19 tokadı zihinlerde ezberleri bozdu. Zihinlerde mühendisliğe sadece materyalist bir bakışla baktırmıyor artık bütün disiplinlerin birlikte olduğunu, bütün bilim dallarının takım halinde çalışması gerektiğini daha çok ortaya çıkardı.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Öğrenciler mutlaka projeler yapmalı”
İnovasyonların topluma bir şeyler öğretmesi gerektiğini belirten Tarhan, “Bazı şeyleri yeniden düşünmemiz, yapılandırmamız ve keşfetmemiz gerekiyor. Covid-19 bence biyomühendisliğin, moleküler biyoloji ve genetiğin önünü açtı. Daha da açacak gibi görünüyor. Bu gözle değerlendirmek gerekiyor. Gelecekteki öğrenci arkadaşlarımız da muhakkak projeler yapmalı. TÜBİTAK gibi kurumlar öğrenci projelerini destekliyor. Hocaların danışmanlığında o projelerle çok bilgi edineceklerdir. Üniversite lisans döneminde proje yapmak geleceğe farklı bakmayı sağlıyor. Bilimsel duran, objektif durur. Objektivizm bilimin en büyük özelliğidir. Her şeye karşı objektif olmalıyız.” dedi.
Açılış konuşmacılarından olan Üsküdar Üniversitesi Biyomühendislik Bölüm Başkanı Dr. Tuba Sevimoğlu da çevrimiçi olması nedeniyle şehir dışından da katılımların olduğunu belirterek sempozyumun verimli ve başarılı bir şekilde geçmesini temenni etti.
Sempozyumda 2 oturum gerçekleştirildi
Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Birinci oturumda Koç üniversitesi’den Dr. Öğr. Üyesi Hasan Demirci “Structural Biology”, Acıbadem Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tanıl Kocagöz “Laboratory methods used in the diagnosis of COVİD-19” ve Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Christopher Mayack ise “Systems Biology” başlıklı sunumunu katılımcılar ile paylaştı.
Sempozyumun ikinci ve son oturumunda ise 6 konuşmacı yer aldı. İkinci oturumda Acıbadem Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metehan Özen “The Miracle of Microbiota”, İstinye Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayça Zeynep İlter “Cancer Biology”, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Doç. Dr. Emre Yörük “Plant Pathology”, Sabahattin Zaim Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Büşra Bolat “Targeted Drug Delivery in Cancer Therapy”, Omid Afarinan şirketinin kurucusu ve CEO’su Majid Hajihosseinali “3D BioPrinting Technology” ve Üsküdar Üniversitesi’den Prof. Dr. Kayhan Erciyeş “Bioinformatics Algorithms” başlıklı sunumu yaptı.
Program ikinci oturumdaki sunumların tamamlanmasının ardından sona erdi.