Sosyal medyada sürekli olarak kötü haberleri okumaya devam etmek için kullanılan ‘kötü haber bağımlılığı’ olgusunun özellikle koronavirüs pandemisi döneminde öne çıktığını belirten uzmanlar, bu davranışın temelinde hayatta kalma mekanizmasının bir gereği olarak tehlikelerden önceden haberdar olma ihtiyacı olduğunun altını çiziyor. Bazılarında ise bu durumun aksine haberden kaçınma davranışının ortaya çıktığını kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, her iki durumun da doğru haber alma hakkının önünde birer engel olduğunu ve mutlaka mücadele etmek gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gül Esra Atalay, kötü haber bağımlılığına ilişkin değerlendirmede bulundu.
“Kötü haber bağımlılığı” pandemi sürecinde öne çıktı
Kötü haber bağımlılığı kavramının, “sosyal medyada sürekli olarak kötü haberleri okumaya devam etmek” için kullanıldığını kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, bu kavramın özellikle koronavirüs pandemisi döneminde gündeme geldiğini söyledi. Kötü haber bağımlılığının aslında yeni bir olgu olmadığını ifade eden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Gazetecilikte iyi bilinen bir söz vardır: ‘Kan varsa manşet olur.’ Bu söz dehşet verici, kötü, tehlikeli konuları içeren haberlerin her zaman ilgi çektiğini anlatmak için kullanılır. Türkçe’de ‘Kötü haber bağımlılığı’ ya da ‘felaket kaydırması’ olarak kullanılmaya başlanan ‘doomscrolling’ kavramı da aslında aynı olguyla ilgilidir.” dedi.
Sürekli kötü haber endişe ve kaygıyı artırabilir…
Özellikle kaygı, korku ve panik dönemlerinde hayatta kalma mekanizmamızın bir gerekliliği olarak tehlikelerden önceden haberdar olma ihtiyacımızın arttığını vurgulayan Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Dolayısıyla sosyal medyayı da söz konusu endişe, korku ya da paniğe neden olan konular hakkında edinebildiğimiz kadar fazla bilgi edinmek ve kendimizi hazırlamak için kullanıyoruz. Bu davranışın iki muhtemel sonucu var: Kötü haberleri okuyarak kendimizin ve sevdiklerimizin iyi ve güvende olmalarına sevinebilir, dolayısıyla bir karşılaştırma yaparak avantajlı pozisyonumuzu görmekten haz duyabiliriz. Öte yandan sürekli kötü haberleri okuyarak endişelerimizi, kaygımızı artırabiliriz.” diye konuştu.
Olumsuz haberler ilgi çektiği için çok yer alıyor
Olumsuz haberlerin haber kuruluşları açısından düşünüldüğünde ilgi çekmek amacıyla kullanıldığını belirten Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Haber kuruluşları özünde kar elde etme güdüsüyle hareket eden yapılar oldukları için, okuyucuların daha fazla ilgisini çekebilecek, daha çok tık alacak haberleri mümkün olduğunca çok kullanmayı tercih ediyorlar. Herhangi bir haberi mümkün olduğunca sansasyonel, endişe verici, korku yaratıcı şekilde vermek de okuyucuların ilgisini çekmek için kullanılıyor. Kötü haber bağımlılığı içerisindeki okuyucu, bu tür haberleri özellikle arayıp bulabilir ya da bu tür haberlerle karşılaştığında okumayı bırakamayabilir.” dedi.
Sosyal medyanın algoritmaları da etkili oluyor
Bu fenomenin özellikle günümüzde bu denli yaygınlaşmasının en önemli sebebinin, sosyal medya mecralarının dayandığı teknolojik alt yapıda aramak gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Kullanıcı deneyimini iyileştirmek ve kullanıcıları daha uzun süre platformlarda tutmak için sosyal medya mecralarında yer alan algoritmalar, sürekli olarak ilgilendiğimiz, okuduğumuz içeriklerin benzerlerini karşımıza çıkartmak suretiyle, bizleri filtre balonlarına hapsetmektedir. Dolayısıyla algoritmaların kimsenin görmezden gelemeyeceği olumsuz haberleri daha olumlu bir habere tercih edeceğini tahmin etmek zor değil. Kötü haber bağımlılığı algoritmaların bu tercihi dolayısıyla da besleniyor ve bireyleri etkisi altına alıyor.” dedi.
Haberden kaçma davranışı da ortaya çıkabiliyor
Sürekli olarak kötü haberlere maruz kalmanın George Gerbner’in ifade ettiği gibi “acımasız dünya sendromu”na da yol açtığını kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, bazı kişilerde de kötü haber bağımlılığının aksine haberden kaçınma davranışının görülebildiğini söyledi. Doç. Dr. Gül Esra Atalay, şöyle devam etti: “Kötü haber bağımlılığı nedeniyle bireyler içinde yaşadıkları dünyayı olduğundan daha kötü bir yer olarak algılayabilirler, kaygı ve endişeleri artabilir. Fakat elbette pandemi, terör, savaş ya da bunlar gibi endişe verici olaylar karşısında bireylerin verdikleri tek tepki kötü haberlerin bağımlısı olmak değil. Bunun tam tersi de söz konusu olabiliyor. ‘Haberden kaçınma davranışı’ olarak kavramsallaştırılan bir başka tepki daha söz konusu. Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün 2022 yılı Dijital Haber Raporunda da görüldüğü gibi birçok farklı ülkedeki okurlar savaş ya da pandemi gibi olumsuz konulara dair haberleri görmekten özellikle kaçınıyor. Haber kuruluşlarına olan güvenin azalmasıyla bu kaçınma davranışında artış görülüyor. Bu da korku ve kaygıyla baş etmenin bir başka yolu: Dünyada ya da çevremizde olumsuz gelişmeler olduğunda adeta gözlerimizi kapatmak ve kabuğumuza çekilmek…”
Her iki durumla da mücade etmek gerekiyor
Hem kötü haber bağımlılığının hem de haberden kaçınma davranışının içinde yaşadığımız dünyada neler olup bittiğini öğrenme, bilgi edinme ve yaşamımızı bu bilgiler ışığında düzenlememize hizmet eden haberle sağlıklı ilişki kurma biçimleri olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Dolayısıyla doğru haber alma hakkımızın önünde birer engel teşkil ediyorlar. Bu nedenle bu durumlarla mücadele etmek gerekiyor.”uyarısında bulundu.
Kötü haber bağımlılığında farkında olmak önemli
Bu mücadeleyi verirken yapılması gerekenlere de değinen Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Kötü habere bağımlı hale geldiğimizi, sosyal medyada olumsuz haberleri okumaktan kendimizi alıkoyamadığımızı düşünüyorsak bunu fark etmek bile oldukça önemli. Bu durumun kaygılarımızı artıracağını, bize faydasının dokunmayacağını bilerek bu davranışa her yöneldiğimizde bu farkındalıkla hareket etmek bu bağımlılıktan kurtulmak için önemli bir ilk adım.” dedi.
Gelişmeler haber kuruluşlarının web sitelerinden takip edilebilir
Doç. Dr. Gül Esra Atalay, önerilerini şöyle tamamladı:
“Sosyal medyada haber tüketirken hep benzer konular hakkındaki paylaşımlara tıklamak yerine gündemle ilgili birden fazla konuya dair haberlere yönelmeye çalışmak, gerekirse dijital mecralardaki haber tüketimimizi sosyal medya mecraları yerine haber kuruluşlarının web sitelerinden yapmak, böylece daha çeşitli konu başlıklarındaki habere ulaşmak da alabileceğimiz bir başka önlem. Eğer sosyal medya mecralarındayken ekranımızı sürekli olarak kötü haberleri okumak için kaydırmaktan vazgeçemiyorsak mobil cihazlarımızda sosyal medya platformları için ekran süreleri belirleyerek buralarda geçirdiğimiz süreyi kısıtlamak dolayısıyla algortimaların da beslediği felaket haberleri zincirinden kopmak, dünyayı daha gerçekçi şekilde görmemize imkân verebilir.”