Hayvan ve doğa sever olmak insanın kendisine olan sayısıdır.
Sevgili okurlarım, her canlının olduğu gibi sokaklar canlarının da yeme ,içme barınma gibi gereksinimlere ihtiyacı var .
Bu konuda ciddi çalışma yapan Belediyeler ve sivil toplum gurupları var başarılar dileriz ama çok eksiklerin oldugunuda görüyoruz.
Lütfen yaşamak için yaşamalıyız!
Çocuklarımıza Ne öğreteceğiz….
Bir döngüsel zaman diliminin başındayız, gene..ve buna dair yeni bir seçim zamanı, belki de…
Sene 1910.. İstanbul halkı, sokaklarının köpeklerle dolup taşmasından rahatsız ve durumu sonlandırmak için hepsi toplatılıp bir adaya atılıyor , “ doğal ortamda yaşamaya terk edilıyor” adı altında ölüme terkediliyorlar .. bu ot obur olmayan ve avlanmayı da bilmeyen evcil hayvanlar, açlık ve susuzluk içerisinde birbirlerini yiyerek aylarca o adada can çekişiyorlar, adanın ismini halk “ hayırsız ada” ya çeviriyor ve bu facianın kokusu bütün İstanbul u sararak insanlığın derin hafızasına kazınıyor, acı çeken hayvanların sancılı inleme, ağlama ve uluma sesleriyle günler geceler boyu insanlık vicdanı da beraberinde can çekişiyor, .., o zamanı yaşayan insanlar, hayvanların laneti üzerimize oldu, tüm şehirde çok büyük yangınlar artarda her şeyi yakıp kavurdu diye yazıyorlar… ve tabii ki sonra gel zaman geç zaman , bir süreç her şeyin üzerini gece gibi örtüp hepsini unutturuveriyor…
Kulaklara garip gelebilir, belki ama onca yaşanandan sonra bir şekilde bu hayvanlar “ SEVİLİYOR !! “ olmalı ki yerine yenileri doğurtulup, binlercesi yeniden hızla çoğaltılmaya başlanıyor, sebebi bilinmez..?, insan, kurtulmak için bu kadar uğraştığı varlığın milyonlarcasını gene kısa zamanda yaratıyor.., katledilen eskilerin suçu nedir? Kim bilir?, cinsleri, modelleri mi geçmiştir?.., yoksa, gene bir heves ve bir ticaret zamanı gelmiştir ?, bilinmez ama aynı döngü yeniden başlatılıyor.., üretim çiftlikleri, güzel bir ticaret olarak geçiyor, para kazananlar arttıkça, evcil hayvan cinsleri, reklamları, promosyonları da artıyor.., çocuklar özendiriliyor.., insan ırkı heves peşindedir her daim.., özellikle çocuğa canlı oyuncak almak , ne güzel bir fikir.., çocuklar sever , hareketli oyuncakları.. oyunlarına eşlik eder bu canlar, ..hem de bir çocuk bazen ilk güç denemelerini ancak böyle savunmasız ve masum bir can üzerinde rahatça yapar.., lafını tek geçirebildiği canlı türüdür, evcil hayvan. Çocuğa bu canı satın almanın hiçbir kullanma rehberi dahi yoktur, al istediğin gibi kullan at…, ancak unutmayalım ki üzerinde güç denemesi yapılan canlı da başkaları üzerinde güç denemesi yapar… sürekli şiddet gören bir insan ya da hayvan ancak bunu öğrenir.., Ve işte o yüzdendir ki çocuk-hayvan ilişkisi de eğitimde en çok yer alması gerekenlerdendir…
Hikayeye dönecek olursak.., hayırsız ada vakkası üzerinden çok geçmemiş .., satılan tüm evcil hayvanların büyük çoğunluğu gene kısa sürede sokağa atılmış …, sokaklar dolmuş taşmış..Neden ?.. ya çocuk sıkılmış, büyümüş…., ya da hayvan daha hızlı büyüyüvermiş , artık hiç de sevimli bir oyuncak değil imiş.., bakımı zorlaşmış.., sadece dört ayaklı, ihtiyaç sahibi bir fazlalık oluvermiş..…
Sokağa birer birer yeniden atılan bu canlar iki iken …, bir sene sonra bir can 2 kez doğursa dokuzardan,.. Ve onun dokuzar çocuğu da dokuzardan.., büyüme oranının hesabı aşikar.. bir senede, ikiden bin oluvermiş.., insanlık bile doğum kontrolü kullanırken kimse onları kısırlaştırmakla uğraşıvermemiş…..
Sokağa düşeni artık kimse geri evine almak istememiş.., çünkü artık onlar kirlenmiş.., ne demek bilinmez ama? Öyle bellemiş işte insan.., doğadan uzaklaşmak böyle bir şeymiş.. İzole etmek kendini tozdan topraktan mikroptan hayvandan , cam fanus evlere saklanmak ve steril olmak arzusu sarmış insanları.., ve belki de kalplerinin içi kirlendikçe , onlar dışarda çevrelerinde aramışlar o temizliği, hijyeni… Ve sokaklar yeniden köpeklerle dolmuş taşmış, sayıları milyonları bulmuş.., bu kıramadığımız döngü yeniden bizi yakalamış.., köpekler gene rahatsızlık verir olmuş ve şimdi “yok edin “ deniyor,.