Dün gece 4 buçuk aylık oğlum Bahadır Akın’ı her zamanki gibi
besleyip yatırdım. 100 ml civarında mama içmişti ki bu ortalamanın üstünde bir
tüketim oldu. Kullandığımız biberon artık küçük gelmeye başlayınca çok tavsiye
edilen bir ürün diye Wee Baby’nin kulplu, kiraz başlıklı biberonunu
almıştım. Üzerinde 0-6 ay yazıyor, akış hızı da “1” numara. Kulplu
olmasını tercih etmemin sebebi ise son günlerde Bahadır Akın’ın son günlerde
kendi biberonunu tutmaya başlaması ve el göz koordinasyonuna yani motor
gelişimine destek olmak istememdi. Kiraz
başlık ise pek çok annenin bildiği üzere bebeğin emişiyle çalışan, kendi
kendine akmayan bir sistem. Yani fışkırmıyor, tazyik yapmıyor — öyle olması
gerekirdi.
Mamayı verdim, reflü yatağına yatırdım. Uyudu. Ama içimde
garip bir huzursuzluk vardı. Sessizce yanına gittim. Bahadır ne kadar mama
içtiyse hepsini çıkarmış midesinden. Başını sağa sola çeviriyor, boğazından bir
ses geliyor, nefes alamıyor gibi… O an müdahale etmesem, ne olurdu bilmiyorum. Düşünmek
bile istemiyorum!
Ve şükür ki o reflü yatağı vardı.
Onu da ben almadım. Doğumdan sonra Bursa Büyükşehir
Belediyesi’nin gönderdiği “Hoş Geldin Bebek” paketi içinden çıkmıştı. O yatak
sayesinde Bahadır kusmuğun içinde düz yatmadı. Başını yana çevirebildi, nefes
alabildi. O paket gelmese, reflü yatağı almak aklıma gelir miydi? Belki,
bilmiyorum.
Bu satırları yazarken elim titriyor ama yazmazsam da içime
oturur.
Tavsiye edilen
biberonlar, sessiz tehlike
Wee Baby
biberonunu alırken hiç böyle bir şey yaşayacağımı düşünmezdim. Ambalajda açıkça
0-6 ay yazıyor, akış hızı 1 numara. Güya yavaş akışlı. Ama pratikte hiç de öyle
değilmiş. Bahadır mamayı anormal şekilde hızlı içti. Mide doldu, basınç arttı,
yatar pozisyonda patlarcasına kustu.
Ürünün kutusunda, bu gibi risklere dair tek bir uyarı yok.
“Bazı bebeklerde hızlı akabilir”, “uygunsa kullanın” gibi
bir açıklama dahi yok.
Şikayetvar’a
bakınca yalnız olmadığımı gördüm. Anneler aynı şeyi yazmış:
“Çok tazyikli süt akışı var, bebeğim neredeyse boğuluyordu.”
“Biberonu alır almaz denedim, musluk gibi akıyor.”
“Henüz kullanılmadan aşırı akıtıyor, iade edemedim.”
Bunlar birkaç istisnadan ibaret değil. Bu yorumlardan onlarcası, yüzlercesi
var. Ama ürün hâlâ satışta.
Hayat bu kadar ucuz
olmamalı!
Bir biberon sadece bir plastik parça değil.
Yanlış seçilmiş bir başlık, fazla akış hızı, eksik etiket… Bir
bebeğin hayatına mal olabilir.
Kutu üzerindeki bilgiler açık, doğru ve net olmak zorunda.
Hangi yaşa uygun, nasıl akıyor, hangi bebek için riskli olabilir, yazılmalı. Denetim mekanizmaları sadece “içeriği
sağlığa zararlı mı” diye bakmamalı. BPA
içermez ama hızlı akışlı olsun…
Bu ülkede en basit atıştırmalık bile “şu kadar lif, şu kadar
kalori” diye etiketlenirken, bir bebeğin ağzına giren ürün hakkında hiçbir
gerçek bilgi verilmemesi kabul edilemez.
Ben Bahadır Akın’ın
annesiyim.
Bu yazıyı yazmak kolay değil. Ama yazmazsam, içimde kalır.
Çünkü bu sadece bizim başımıza gelmedi. Fark etmeyenler var. Fark ettiğinde geç
kalanlar var.
Bu yazıyı bir görev duygusuyla değil, vicdan yüküyle
yazıyorum.
Bu satırları yazmak içimden gelmedi — içimden koptu.
Gerisi, artık bu yazıyı okuyanların vicdanına kalmış.
Yani üreticilere, satıcılara, Ticaret Bakanlığı’na ve tüm denetim mekanizmalarına!
Önemli not: Bu yazı, 4 buçuk aylık oğlumun yaşadığı somut bir sağlık riski üzerinden, piyasada yaygın olarak bulunan bir bebek ürününe dair bireysel bir deneyimi ve kamusal bir kaygıyı aktarmaktadır.
Anlatılanlar, herhangi bir kişi ya da kurum hakkında kasıtlı bir karalama, ticari itibarı zedeleme ya da iftira amacı taşımaz.
Tersine, ürün güvenliği, tüketici bilgilendirmesi ve bebek sağlığı gibi hayati konularda daha fazla hassasiyet gösterilmesi çağrısıdır.
Gerek görülmesi hâlinde, yaşadığım olayla ilgili her türlü belge, tanıklık ve kişisel deneyimle hukuki zeminde kendimi savunacağımı da belirtmek isterim.






Yorumlar