Ardında yoğun finans, siyaset, medya, bilim, akademi, STK desteği olan her yalanın inananı çok olur. Hitler’in Propaganda Bakanı JosephGoebbels’in efsane sözü; “Yeterince büyük bir yalan söyler ve sürekli tekrar ederseniz, sonunda halk buna inanır” tamda bu tür konular için hala hayat buluyor. Yine de algı operasyonlarının merkezinde semirtilen yalanlara inananların sayısının fazlalığı yanıltıcıdır ve tersyüz olması an meselesidir.
KÜRESEL YALANLAR..
Küresel Sermaye’nin Paris İklim Anlaşması ile Dünya’ya dayattığı yaptırımların en büyük amacı ticaridir. Dünyada her geçen gün üretilen zararlı maddeler sonucu bir ısınma olduğunu ve güya gezegeni korumak adına zararlı maddelerin üretilmesini engellemektir. Ancak size dayattıkları bu sistemde, kullanılmasın dedikleri ürünleri imza altına alarak, üretimini sonlandırmak fakat arkadan kendileri üreterek tüm dünyada tekel olmaktır.
Küresel ısınmacıların en büyük yalanlarından bir diğeriyse, iklim değişiklinin özellikle dünyanın istikrarsız bölgelerinde bir “tehdit çarpanı” yaratacağıdır. Bunlara göre iklim değişikliği nedeniyle kuraklık gibi doğal afetler şiddetlenecek, gıda ve su kıtlığı yaşanacaktır. İnsanların daha fazla yiyecek ve su bulunan yerlere kitlesel göçleri ise askerî çatışma risklerini artıracaktır. Gıda, su ve diğer kaynak kıtlığına dâir söylenenler, dünyanın dört bir yanında birilerince hayata geçiriliyor ve şu sıralar bunu bizler de yaşıyoruz. Hem de nesnel gerçekler bu iddiaları çürütürken.
Keza herşeyin bilimsel bir açıklaması var. Gıda ve su kaynaklarıyla ilgili olarak mantıklı olan, dünya ısındıkça tüm kürenin mahsulünün artmasıdır. Çünkü atmosferik karbondioksit, bitki hayatı için esastır ve atmosfere daha fazlasının eklenmesi, bitki büyümesini ve mahsul üretimini artırır. Daha uzun büyüme mevsimleri ve daha az don olayı da bitki büyümesini ve mahsul üretimini olumlu etkiler. Yeşil devrimcilerin bugüne kadar övündükleri mahsul artışlarının bir sebebi de gezegenimizin mütevazı bir şekilde ısınıyor olmasındandır. Eğer mahsul kıtlığı millî güvenlik tehditlerine neden oluyorsa, üretimi artırıcı rol oynayan ısınmanın normalde bu tehlikeyi ortadan kaldırması gerekmez mi? Şeklinde bir soru soracak olsak karşılığında verecek cevapları yok..
Bir de tabi en önemlisi su kaynakları için de geçerli. Objektif veriler, gezegenimiz ısındıkça global yağışta ve toprak neminde kademeli bir artış olacağını gösteriyor. Çünkü artan sıcaklık okyanuslardan daha fazla suyun buharlaşmasına, dolayısıyla daha sık yağışlara neden oluyor. Bu durumda artan yağış miktarlarıyla birlikte toprak neminde iyileşme daha fazla beklenilir bir neticedir. O hâlde düşen yağış ve azalan toprak nemi bir askerî tehdit çarpanıysa, yaşadığımız türden ısınmaların daha güvenli, daha barışçıl bir dünyanın kapısını açması gerekmez mi?
Küreselci Sermaye, kendilerine bu çıkış yollarını bulduklarında, aslında sızıntı yapacak tüm delikleri kapadıklarını ve tüm dünyaya bunları anlatmakla ve algıyı kusursuz yönetmekle çözüm bulacaklarını düşündüler. Ve ilk olarak zurnanın zırt dediği yer olan; Kuzey Kutbundaki buzların erimesi konusundan dem vurdular. Yani tam da dünyanın en üstünden..Daha yüksek sıcaklıkların kutup buz tabakalarının erimesine neden olacağı, böylece dünya denizlerindeki ve okyanuslarındaki su miktarının artacağı yalanı ile kamuoyunun ilgisini çektiler. Bilimin yalan söylemeyen veya yalan söyletilemeyen kısmı devreye girdi. Oysa küresel sıcaklıklar kademeli olarak yükseldiğinde dahi deniz seviyesinin yükselme hızı 20. yüzyıl boyunca sabit sayılacak düzeylerde kaldığı ve son yıllarda deniz seviyesinin yükselme hızında bir artış olduğunu gösteren bir veri de olmadığı kanıtlanacaktı.
Ayrıca kutuplardaki buz tabakalarının eridiği yönündeki iddia da doğru değildi ve yakın zamanda Kuzey Kutbu buz tabakasında bir küçülmeye işaret edilse de Antarktika'daki buz tabakasının genişlemesiyle bu düşüşün dengelendiği ifade edildi. Kümülatif olarak, kutup buz tabakaları, NASA uydu cihazlarının onları 35 yıl önce hassas bir şekilde ölçmeye başlamasından bu yana hiç azalmamıştı.
VE TRUMP BOMBAYI PATLATTI…
Yukarıda değindiğimiz birkaç örnek, küresel ısınma tellallarının yalan söylemedeki ölçüsüzlüklerinin ve becerilerinin delilleridir. Sürekli fikir tartışmalarından kaçmalarının ve yalanlarını çürüten gerçeklerden korkmalarının sebebi de zaten iddialarının çoğunun yalan olmasındandır. Fakat yalanlarını, sahibi oldukları mecralarda sürekli tekrarlayarak insanları kandırmakta hâlâ maharetlilerdi. Yine de ne yaparlarsa yapsınlar yalanların ölümcül düşmanı “hakikat” mutlaka ortaya çıkacaktı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın salı günü Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada tarif ettiği dünya, dinleyiciler arasında
bulunan pek çok dünya liderinin mücadele ettiği dünyayla örtüşmüyordu. Değirmene
su taşıyan Bilim insanlarının uzun süredir gözlemledikleri ile de uyuşmuyordu.Trump, "Bu 'iklim değişikliği', bana göre dünya üzerinde yapılmış en büyük
dolandırıcılıktır," dedi ve ekledi; "Birleşmiş Milletler ve diğer pek
çokları tarafından, çoğu zaman kötü nedenlerle yapılan tüm bu tahminler
yanlıştı. Aptal insanlar tarafından yapılan bu tahminler ülkelerine servet
kaybettirdi ve aynı ülkelere başarı şansı vermedi. Eğer bu yeşil aldatmacadan
uzaklaşmazsanız, ülkeniz başarısız olacaktır."
TARTIŞMALAR BURADA DURSUN..YAŞADIĞIMIZ GERÇEKLER ÖNEMLİ
Objektif görüş önemli. İki gerçeğimiz var. Hayatta fiili olarak yaşadıklarımız ve Dünya hegemonyasına yön veren siyasiler, politikacılar, akademisyenler, bilim kısmını oluşturan insan egemen topluluk. Küresel ısınma vardır veya yoktur diyenlerin; "dünyanın kaynaklarının eşit ve adil dağılması, küresel bir değişimin yaşanmakta olduğu ve herkese ulaşan uygun maliyetli enerji ve akılcı küresel politikalar uygulanması konularında, kısaca herkes için refahın amaçlanması gerektiği" görüşünde birleştiğini” söyleyebilirim.
Temennimiz; iklim
biliminin daha az siyasi, iklim politikalarının ise daha bilimsel olması
gerektiği, bilim insanlarının küresel ısınmaya ilişkin tahminlerindeki
belirsizlikleri ve abartıları açıkça dile getirmeleri, politikacıların ise
politik önlemlerinin hayali faydalarının yanı sıra gerçek maliyetlerini de
şeffaf şekilde sunarak hesap vermeleri gerektiğidir. Böylelikle bu gezegen daha
yaşanabilir olacaktır.





Yorumlar