Birkaç aydır unuttuğumuz ya da unutmaya çalıştığımız COVİD
19 Dünya’nın farklı ülkelerinde “ikinci
dalga” sinyallerini vermeye başladı.
Bu kez ilk başlangıçta önemli gibi gözükmeyen ancak daha
sonraki seyri ile önemli can kayıplarına neden olan virüs’ün faturasını ağır
ödeyen ülkeler, ikinci bir dalganın etkisini, kazanılan ağır tecrübe ile
tedbirleri olabildiğince ağırlaştıracak kararlar alarak ön almaya çalışıyorlar.
Çok değil yaklaşık 20 gün önce Avustralya’nın Melbourne
şehrindeki “yeni tip Koronavirüs” ile
ilgili bilgileri bu köşeden
okuyucularımıza aktarmıştık. Çok küçük bir hatırlatmanın faydası var.
Neden?
Çünkü Avustralya’da 11 Temmuz’da (yaklaşık üç hafta önce) başgösteren olayda 1 kişinin “yeni tip Koronavirüs” ten hayatını
kaybetmesi ülkeyi alarma geçirmişti. Melbourne bu talihsizliği yaşarken,
yetkililer Dünya’nın yaşadığı Pandemi sürecini gözardı etmeksizin, bir dakika
bile kaybetmeden “acil kurallar”
koydular.
Melbourne’de yürürlükte olan yasaklar kapsamında “Egzersiz, okula veya işe gitmek,
tıbbi bakım almak veya vermek, yiyecek ve diğer temel malzemeleri satın
almak” haricinde sokağa çıkarak kuralları ihlal edenlere kişi başına 1652 Avustralya doları ( Yaklaşık 8 bin
Türk Lirası) ceza kesiliyor. Marketler, berberler ve kuaförlerin açık
kalacağı kentte, kafeterya, lokanta ve barlar sadece paket servisi yapabiliyor.
Ancak kütüphaneler, toplum merkezleri, hayvanat bahçeleri, havuzlar, kapalı
spor salonları, açık alandaki spor faaliyetleri, galeriler, müzeler, tiyatrolar
gibi halkın bir araya geldiği çok sayıda mekan 6 hafta boyunca kapalı kalacak.
Dikkatinizi şu yöne verin. Bu kararlar, Türkiye’de bu yaz
mevsiminde hiçbir şey olmamış gibi davranarak sahillerimizde yerli
tatilcilerimiz tarafından “adım atmaya
yerimiz olmadığı” günlerde veriliyor.
Burası Türkiye, Melbourne değil ne benzerlik olabilir
şeklinde düşünenler olabilir.
Bu herhangi bir konu değil. 21. Yüzyılın önemli bir
hastalığından bahsediyoruz. Ülkelerarası geçişlerin ne kadar hızlı olduğunu ve
ne şekilde ilerlediğini yaşayarak tecrübe ettik.
Kaldı ki Melbourne Nisan ayı sonunda vaka sayılarındaki en
alt rakamı görerek “yendik”
diyebilen yerleşimlerden biriydi. Ancak 5 Haziran itibarıyla “yeni corona virüs vakaları” görülmeye
başladı ve deyim yerindeyse “virüs
hortladı”.
Vakalar üzerinde araştırma yapan yetkililer, yeni corona
virüs hastalarının 31’inin lüks bir otelle bağlantılı olduğunu keşfetti. Daha
detaylı bir incelemenin ardından, Avustralya’yı adım adım etkisi altına alan
ikinci corona virüs dalgasının ardından bir “cinsel ilişki” skandalı çıktı. Tutuldukları otelde karantinaya
alınan yolcularla, güvenlik görevlilerinin cinsel ilişkiye girdikleri ve
virüsün bu sebeple birdenbire hızla yayılmaya başladığı ortaya çıktı. Melbourne’deki
lüks karantina otelinde güvenlik görevlisi olarak görev yapan kişinin
anlattıkları, virüs’ün bir anda “çok
hızlı bir şekilde nasıl yayıldığının” en büyük kanıtıydı.
Karantina altındaki yolcularla aynı asansöre bindiklerini,
onlara spor salonuna giderken eşlik ettiklerini ve ardından toplum arasına
karıştıklarını anlatan kişi, karantinadaki yolcularla temas ettikten sonra fast
food zincirlerine, marketlere, restoranlara gittiklerini ve virüsü yaydıklarını
itiraf ediyordu. Ülkede yeni corona
virüs vakalarının tespit edilmesinin ardından halkın bir kez daha marketlere
akın etmesi üzerine “tuvalet kağıdı
satışlarına” sınırlama getirildi.
İNGİLTERE ve DİĞER ÖNEMLİ MERKEZLER
TEYAKKUZDA
Dünyanın Covid 19’dan en fazla etkilenen ülkelerinden
İngiltere’de, hükümetin yaptığı açıklamada koronavirüs, grip ve diğer solunum
yolu virüsleri için 90 dakikalık yeni DNA ve bulaş testlerinin önümüzdeki hafta
İngiltere’deki hastanelerde ve bakım evlerinde kullanılabileceğini duyurdu.
Hükümet, her iki testin de, üçte birinin işlenmesi 24 saatten fazla süren
mevcut testlerden daha hızlı olan koronavirüsü ve diğer solunumsal virüsleri sadece
90 dakika içinde tespit edebileceğini söylüyor. İngiltere sağlık bakanı Matt
Hancock, “Bu testlerin gribin yanı sıra
covid-19’u da kışa giderken çok faydalı olacak” dedi.
Diğer taraftan Manchaster’daki yetkililer, bölgedeki
yükselen koronavirüs vakalarına yanıt olarak birkaç gün önce önemli bir karar
aldılar. Yayınlanan Bildirgede , yerel makamların gerektiğinde ekstra ulusal
kaynaklara erişmesine izin verecek ve polis desteğe ihtiyaç duymaları halinde, ordunun
da taslak hazırlayabileceği iznini vermiş oldular. Geçtiğimiz Cuma gününden bu
yana, Manchester’daki ve Kuzey İngiltere’nin diğer bölgelerindeki insanların
kapalı alanlarda diğer hanelerden insanlarla “temaslarına” izin verilmiyor.
İngiltere Başbakanı
Boris Johnson dün yaptığı açıklamada, İngiltere’deki kısıtlamaların daha da
hafifletilmesini, vakalardaki son artışlar nedeniyle en az iki hafta erteledi.
8 Ağustos’tan itibaren müzeler ve ibadethaneler de dahil olmak üzere daha
kapalı mekanlarda maske zorunlu hale gelecek. Mağazalar, süpermarketler ve
toplu taşıma araçlarında maske zaten zorunlu. Bowling salonları, buz pateni
pistleri ve kumarhaneler dahil olmak üzere “yüksek
risk taşıdığından” en az 15 Ağustos’a kadar açık olmayacak. Johnson, İç
mekan etkinliklerinin ve 30 kişiye kadar olan düğün resepsiyonlarının devam
etmesine izin verilmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Ve Amerika..
Beyaz Saray koronavirüs görev gücü koordinatörü Deborah
Birx’e göre ABD, hem kırsal hem de kentsel alanlarda enfeksiyonlar “olağanüstü yaygın” olan koronavirüs
salgınının yeni bir aşamasına girdi. Güney ve batı eyaletlerinin virüs için
sıcak noktalar haline geldiğini ve insanları maske takmak ve sosyal mesafeyi
uygulamak da dahil olmak üzere sağlık önerilerini takip etmeye teşvik ettiğini
söyledi.
Yine geçtiğimiz Cuma günkü toplantıda DSÖ Genel müdürü
Tedros Adhanom Ghebreyesus komiteye şunları söyledi: “Salgın, etkileri onlarca yıl boyunca hissedilecek olan ve yüzyılda bir
rastlayacağımız sağlık krizidir.”
Bugüne kadar Dünya çapında ölüm bilançosu 668.000’i geçti. Johns
Hopkins Üniversitesi’nde yapılan geniş kapsamlı araştırmalara göre çıkarılan
harita ve kontrol panellerine göre, teyit edilen vaka sayısı 17 milyondan
fazla, ancak gerçek vaka sayısı çok daha yüksek olacak.
“SÜPER YAYICILAR” VİRÜS’E BİR UMUT
OLABİLİR Mİ?
“Superspreaders” yani “Süper Yayıcılar” şimdi
bilim insanlarının araştırdığı bir diğer konu.
2003 yılında SARS virüsünün ortaya çıkmasıyla birlikte yeni
bir kavram değer kazanmıştı.
“Süper yayıcılar”, ortalama bir insandan
daha fazla hastalığa yakalanan kişileri ifade ediyordu.
Sağlık uzmanları, “süper
yayıcılar” olarak bilinen bazı kişilerin koronavirüs hastalarına daha
yüksek oranda bulaşabileceğini söylüyor.
2003 yılında SARS gibi diğer bulaşıcı hastalıklarda “süper yayıcılar” olmasına rağmen,
koronavirüs pandemisindeki rolleri hakkında hala çok az şey biliniyor.
“Süper Yayıcılar”
olayının evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı olmasa da, bazen birinin
virüsü altı veya daha fazla kişiye geçirdiği bir tanımlama kabul ediliyor.
Bilim insanları, bu şaşırtıcı kümelerin neden ortaya çıktığı konusuna inmek,
covid-19 pandemisinin kontrolünü ele geçirmek ve ikinci bir vaka dalgasını
durdurmak için “anahtar olabileceği”
konusunda uğraş veriyorlar.
Aşı ve ilaç konusundaki son gelişmeler ise şöyle;
İngiltere, ilaç şirketleri Sanofi ve Glaxo Smith Kline
tarafından geliştirilen 60 milyon doz koronavirüs aşı adayı satın almak için
bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın finansal şartları açıklanmadı.
Aşı adayının Eylül ayında klinik çalışmalara girmesi bekleniyor
ve AstraZeneca ile ortaklaşa Oxford Üniversitesi tarafından 100 milyon doz aşı
da dahil olmak üzere, İngiliz hükümeti tarafından güvence altına alınan 190
milyon dozluk diğer koronavirüs aşı adaylarını da ekliyor.
Dünya çapında şu anda geliştirilmekte olan 160’dan fazla
koronavirüs aşısı var, ancak koronavirüse karşı koruma sağlayacak olup olmadığı
hala belli değil.
Yine İngiltere, Siyah, Asyalı ve azınlık etnik (BAME)
kökenli insanların neden Covid 19’dan orantısız bir şekilde öldüklerini anlamaya
yönelik araştırmalara 4 milyon sterlin’dan fazla bütçe ayırdı. Bu fon, etnik
azınlık sağlık çalışanları, göçmenler ve mülteciler için ortaya çıkan riskler
ve covid 19’a yönelik yeni tedavileri ve aşıları test eden klinik çalışmalarda
farklı etnik gruplardaki kişilerin temsil edilmemesi konusundaki araştırmalara
da gidecek. Fon, İngiltere Araştırma ve Yenilik ve Ulusal Sağlık Araştırmaları
Enstitüsü’nden geliyor.
Sonuç olarak;
Covid-19 tedavileri: Bazı denemeler, aşırı tepki veren bir
bağışıklık sistemini sakinleştirerek veya koronavirüsü hedefleyerek enfekte
olmuş kişilere yardımcı olmak için umut vaat ediyor.
Ancak hangi tedaviler gerçekten işe yarıyor? Bu hala
çözülmeyen bir denklem durumunda.
Önümüzdeki günlerde, Nisan ve mayıs aylarında yaşadığımız tedbirlerin
uygulamaya konulması an meselesi. Ülkemizdeki uzmanlar, koronavirüse karşı
vücutta bağışıklık kazanma yöntemleri olarak aşı olmak, enfeksiyon geçirmek ve
plazma verilmesi olduğunu sürekli belirtiyorlar.
Ancak, Covid-19 virüsüne karşı ise bu yöntemlere yeterince
güvenilemeyeceğini belirterek “Enfeksiyonu geçirenlerin çoğunluğunda Covid-19’a
karşı vücutta antikor oluşmasına rağmen koruyuculuk kesin olarak bilinmiyor.
Bazı hastalıklarda ömür boyu, bazılarında ise 3-4 ay koruyuculuğu oluyor.
Covid-19’u geçirenlerde de tekrar enfeksiyon olacak mı yoksa kalıcı mı, bu
sorunun cevabını henüz tam olarak bilinmiyor. Virüse karşı etkili ve güvenilir
bir aşı henüz bulunmadı. Bulunacak aşının ise etki süresi de bilinemeyecektir”
şeklinde açıklama yapıyorlar.